Günler böyle devam ederken; Bu arada altınlar gelmemeye başlıyor. Buna kızan adam yine baltasını alıp ağacı kesmek üzere yola koyuluyor. Şeytan, iblis adamın önüne çıkıyor. Hemşerim nereye diyor. Şeytanı gören sofi, onu hemen tanıyor. Melun şeytan beni kandırdın. Altınları getirmiyorsun. Aha şimdi o ağacı keseyim de gör, deyince, şeytan karşısına geçip hakır hakır gülmeye başlıyor. Sofu eskiden şeytanı yere serdiğini düşünerek şeytanın üzerine yürüyor, şeytanı kucaklayıp yere atmak istiyor, ama yerinden bile kımıldatamıyor, şaşıyor. Şeytan sofuyu bir saman çuvalı gibi kaldırıp yere vuruyor. Göğsüne oturan şeytan, sofuya, neden böyle olduğuna şaşıyorsun değil mi, diyor. Bak sebebini ben sana söyleyeyim. Sen bu ağacı önceden Allah için kesecektin. Niyetin doğruya idi. İşin içine altın girdi. Niyetin bozuldu. İşin de bozuldu. Allah’ın rızasını altına değiştin. Gücün kuvvetin gitti. Şu anda yüreğine korku düştü. Cesaretin kırıldı, hayalin yıkıldı anladın mı. Kalbini bozdun. İşin de bozuldu. Şeytanın fendi cahil sofuyu yendi. Haydi sen odun kesmeye devam et, diyor.
Unutmayalım aziz dostlar; Bir iş Allah rızası için yapılıyorsa sonu mutlaka galibiyettir. Niyetini bozdun mu sonu mağlubiyettir. Her şeyden ibret alıp nedenine bak, fikir eyle, düşün. Yılanın kimseye garezi, kini mi var. Niçin insanı hayvanı ısırıp da zehirliyor ve yılan niçin yaratıldı? Mutlaka bir sebebi var. Yılan olmasaydı suyu kurbağalar, karayı fareler istila ederlerdi. Sineğe bak; minnacık bir varlık. İsterse insanın başına bela olabilir. Bir salonda bin kişi bir sineği yakalayamaz. Bunun gibi daha niceleri var. Bunları düşünmek gerekmez mi. Sineğin biri zalim bir kralı devamlı rahatsız ediyor. Bir türlü yakalanamıyor. Kral nedimine, danışmanına hitaben, balam bu sinek niçin yaratıldı, diye çıkışınca, veziri, kadısı zalimlerin kibirini kırmak için yaratıldı demişler. Unutmayın dünyanın en zalim krallarından olan Nemrut veya Nümrut Hz. İbrahim’i ateşe attı. Ateş onu yakmayınca Hz. İbrahim’i başka türlü öldürmek istedi. Ulu Allah bir topal sivrisineği ona musallat etti. Sinek Nemrut’un burnundan girdi, beynine yerleşti. Beyin zarını yemeye başladı. Kral Nemrut acılar içinde çıldırdı ve topal bir sineğin elinde can verdi. İbret alan için başka misale gerek var mı? Kainata ibretle baktığımızda bunları hep görürüz. Ne mutlu ibret alana, Allah yolunda kalana, diyoruz.
BÜYÜK TÜRK HAKANI GAZNELİ MAHMUT’LA İLGİLİ BİRKAÇ HİKAYE, İBRETLİ OLAY
Olayın kahramanı Gaznevi imparatorluğunun güçlü hakanı Gazneli Mahmut’tur. M.970-1030 yılları arasında yaşamış babası Karaaslan, Samanoğulları devletinin ordu komutanı Mahmut Gaznevi (Sebüktekin) Babasının konumu nedeni ile iyi yetiştirilmiş bir asker. Kültürlü bir bilgin. Son derece zeki ve çalışkan bir Türk hakanıdır. Önceleri vali iken sonradan Gazneliler imparatorluğunu kurmuştur. Müslüman ve hanefidir. Hindistan, Pakistan ve İndiana yarımadasının fatihidir. Hindistan ve uzakdoğuya İslam götüren ve yerleştiren bir mücahittir. Putperest bir devletin çoğunun hidayetine sebep olmuştur. Büyük İslam ve müsbet ilim alimi Elburuni onun devrinde yetişmiştir. Adalete Hz. Ömer’i örnek almış, öz oğlu bile olsa adaleti uygulamaktan asla çekinmeyen birisidir. Hayvanların bile hakkını koruyan bir zattır.
Bu konuda fazla bilgi almak isteyenler internetten Gazneli Mahmut maddesinden alabilirler. Bizi ilgilendiren onun ilginç serüvenleridir.
GAZNELİ MAHMUT VE GELECEKTE GAZNELİLERİN BAŞ VEZİRİ OLAN AYAZ’IN HİKAYESİ
Gazneli Mahmut ava çok meraklı bir padişah. Fırsat buldukça ava çıkarmış. Hatta hakkında şöyle bir rivayetten de söz edilir. Bir gün ava çıkıyor. Bir geyiğin peşine düşüyor. Geyik kaçıyor, o at üstünde onu kovalıyor. Kovalamaca saatlerce sürüyor. Atla bitap düşüyor. Geyik de yoruluyor. Geyik geriye dönüp dile gelerek “Ey adil padişah, sen av için mi yaratıldın, halkını hak ve adaletle yönetmek için mi yaratıldın?” der. Hükümdar geyiğin peşini bırakır ve avı da avlanmaya da tevbe eder.
Kan-ter içinde kalan Gazneli Mahmut, son derece de yorulmuş ve susamıştır. O arada ufak 12 yaşlarında bir çocuğa rastlar. Köyün yakınında, çobanlık yapan, koyunları otladan çocuğa, “evladım, çabuk bana bir bardak su getir” der. Çocuk yüzünden sular gibi ter akan padişah olduğunu bilmediği kişiye “Amca babam çeşmeye gitti, şimdi su getirir. Sabret şu yüzündeki terleri hele bir silelim. Bu arada terin kurusun” der. Atı bir yere bağlar. Padişahı bir yere oturtur. Terinin soğuduğunu görünce içeriye girer bir maşrapa (su kabı) su alır gelir ve padişaha verir. Padişah suyu içince çocuğa hani bana burada su yok, babam çeşmeye gitti su getirecek demiştin, der. Yalan değil, babam çeşmeye gitti. Ancak siz benden su istediğinizde çok terli idiniz. Testi suyu soğuktur. Aniden kafanıza dikerseniz ve sonra hasta olurunuz düşüncesiyle su getirmeyi geciktirdim ve terinizin kurumasını bekledim, der. Gazneli Mahmut ufacık çocuğun bu ince düşüncesine hayran kalarak bu çocuk viranelere gümüş hazineye benziyor. Bunu alıp götürüp eğitmeli, ileride büyük bir insan olacağı kesin, diye düşünür. Oğlum senin adın ne? Ayaz, efendim, der. Ben de Gazneli Mahmut’um. Bu ülkenin imparatoruyum. Hakanı, padişahıyım, der ve çocuğu ufak bir sınava tabi tutar.
Oğlum Ayaz, gel şu yanıma otur bakalım, sana bazı sualler soracağım. Cevap ver, der. Ayaz buyur efendim, emrediniz, der. Senin baban kimdir? ne iş yapar?
Ayaz; Babam yaşlı birisidir. Değirmencidir. Köylülerin ununu öğütür, ben de bu koyunları güderim, ona yardımcı olurum, der.
Peki, söyle bakalım bir koyun kaç kuzu doğurur?
İyi bakımlı, besili ise koyun çift kuzular. Nadiren fazla da doğurabilir. Genelde tek doğurur. Bazen senede iki kez doğuran koyunlar da olurmuş ama ben görmedim, dedemin zamanında olmuş, der.
Padişah, demek ki bakımlı koyunlar ikiz doğurabiliyor, der.
Peki, bir koyun ne kadar süt verir?
Koyununa ve yavrusuna, kuzusuna göre değişir, iyi otlatırsan 3-5 kilo verir ama bunu kuzuları içer. Tek kuzusu varsa yarısını sağarız, der.
Peki, kaç kilo yün verir, kesersek kaç kilo et çıkar, kuzunun en ağırı kaç kilo gelir vs vs gibi birçok sualler sorar. Çobanlıklar ilgili soruları da eker. Koyunların kuzuların köpeklerin bakımına vs varıncaya kadar sorularla çocuğu terletir ve en doğru, akıllı cevaplar alır ve merakı daha da artar.
(SÜRECEK)