Hangi gerekçeyle bakarsanız bakın, İyi Parti Genel Başkanı Asena Akşener, siyasi etik dışı, hatta yerleşik siyasi gelenekleri yerle bir eden bir yol izliyor.

Gizli bir gündemi var mıdır, bilemeyiz.

Ancak 6’lı Masa’dan çekilmesinin tek değil, bir çok nedeni olmalı.

Gizli-saklı gündemi üzerinde ne yazık ki çok eleştiri alacaktır.

Belki de “yanlış yola” sevk edildiğini fark edecektir.

Bilemeyiz.

Ben sadece “Cumhurbaşkanı adayı neden Kılıçdaroğlu olamaz” noktasının ihtilafın ilk basamağı yapıldığını anlamış değilim.

Kılıçdaroğlu, kendi dışında gerek partisi ve gerekse sade vatandaşların gözünde 6’lı Masa’nın seçimleri kazanacak “tek figürü” olarak zihinlere kazındı.

Hem de günler değil, aylardır.

Bu gelişmeye karşı Bay Kemal tutup “Yahu benim adımı öne çıkarmayın” demeli miydi?

Tartışılabilir.

Demedi.

Bu konuyu “sorun” olarak görmedi ve kendi haline bırakmayı uygun gördü diyelim.

Bir yılı geçen süre içinde 10’dan fazla toplantıda, aday adının açıklanmaması doğal olabilir ama sayın Akşener’in bunu hiçbir zaman gündeme getirmemesine ne demeli?

Eğer kendi aralarında Kılıçdaroğlu üzerinde anlaşsalardı…

Ya da anlaşamadıkları için ileride “pürüz” teşkil edebilir diye başka aday veya adaylar üzerinde gizli görüşmeler yapsalar ve bu sorunu baştan çözselerdi daha iyi olmaz mıydı?

Son anda Genel Başkanı olduğu partinin, CHP rozetli iki belediye başkanı, yani İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarını “Halktan daha çok oy alabilirler” gerekçesine sığınarak Kılıçdaroğlu ile aynı kantarda tartmaya kalkmak ne kadar akli ve ne kadar etik bir davranış olabilir?

Biri lider, ikisi yerel belediye başkanı…

Biri parti genel başkanı, diğerleri belediye meclislerince “esir alınmış” ve son 4 yılda gözle görünür bir hizmeti gerçekleştiremeyen iki yerel başkan.

Ne isteniyor?

Üç isim, halk oylamasıyla “tartıya çıkmalı”…

Haklarını yemeyelim, çok çok hizmetler yapmış olabilirler ama öte yandan Başkan İmamoğlu ile Yavaş 4 yıl boyunca “Metro yapamadık, otobüs verelim” diye ulaşım sorununu hala çözebilmiş değiller.

Otobüs filoları arttı, ancak halk hala kuyrukta…

Diyelim ki kamu oyu yoklaması yapıldı.

Üç adaydan biri olan Mansur Yavaş en çok oyu aldı..

Peki halk oylamasına ne kadar güveneceksiniz?

Ben size örnek vereyim, hem de fırından yeni çıkmış, dumanı üstünde.

Ben yıllardır Ankara’da Ayrancı semtinde kurulan organik pazara giderim.

Oradaki Beypazarı esnafına sordum, Beypazarı’nda belediye başkanlığı yapan eski başkan Yavaş’ı:

“Nasıl biridir, sizin ilçede başarılı oldu mu?”

Aldığım yanıt, kendi aralarında bakışmalar ve gülüşmelerle birlikte dillendirildi:

“Yarın Beypazarı’nda belediye başkanlığı seçimi olsa, kesinlikle kazanamaz. Bakmayın siz Ankara Anakent başkanı olduğuna. Avukatlık yaptığı dönemlerdeki başarısı bile tartışılabilir”

Son soru şu:

“ İyi Parti lideri Akşener’in gizli gündeminde en büyük ve en etkili silahı sadece adaylık olabilir mi? Acaba diğer ortaklarla ilgili daha büyük sorunlar var mıydı? Biriken ve içten içe gelişen paylaşımlarla ilgili tartışmalar, İyi Parti kanadında sorun yarattıysa, Akşener’in tek taşı Kılıçdaroğlu’na atması yeterliydi?”

Nitekim, CHP’nin en güçlü, İP’in ise “en zayıf halka” saydığı Kılıçdaroğlu’nun, namlunun ucuna sürülmesi en kestirme yol olarak seçildi.

Bu yola başvuruldu.

Bence, Bay Kemal bahaneydi…