ÖLÜM YÜRÜYÜŞÜ TEKRAR BAŞLIYOR
İstanbul’a yaklaştıkça çeşitli kişi veya grupların siyasi emellerine alet olunabileceğini düşünen Ölüm Kervanı Kafile Başkanı ve Genel-İş Sendikası Genel Sekreteri Hasan Okyar, Türk-İş Genel Sekreteri Halil Tunç’a bir telgraf çekerek şimdiye kadar Türk-İş temsilcilerini yanlarında görememekten dolayı üzgün olduklarını belirtir. Okyar, Budaklar Köyünde Ölüm Kervanının mola verdiğini bundan sonra yürüyüşe Türk-İş temsilcilerinin katılmaması durumunda kafilenin hareket etmeyeceğini bildirir. Beklenen Türk-İş temsilcisi Vahdet Avşar Ölüm Kervanına katılınca yürüyüş tekrar başlar ve İzmit’e doğru yola çıkılır.
ÖLÜM KERVANI İSTANBUL’DA
31 Ağustos Çarşamba günü Ölüm Kervanı büyük destek ve alkışlarla, hiçbir kötü olay yaşamadan İstanbul’a ulaşır. İstanbul’a ulaşan Ölüm Kervanı Atatürk’e bir telgraf çeker.
“Aziz Atamız, Çorum Belediyesince sefaletin kucağına atılan işçi evlatlarınızın durumu malumdur. Anayasamıza riayet etmeyen bugünkü hükümet edenleri size şikâyet ediyoruz. Saygılarımızla;
Taksim Meydanında Atatürk Anıtına çelenk koyan işçiler Mithatpaşa Stadının arkasında çadırlarda dinlenmeye çekilirler. Ankara’da hükümet ile temaslarını artıran Türk-İş ise işçilere 4 gün dinlenmeleri için zaman verir. İşçiler bu süre içerisinde göreve alınmamaları durumunda İzmir’e yürüyüş yapacaklarını ilan ederler.
METE AKYOL DEVREYE GİRİYOR
Mete Akyol sorunun çözülememesi ve hükümetin ilgisizliği nedeniyle bir hayli üzgündür. Başbakan Demirel’in Belediye Başkanını Ankara’ya çağırıp görüşme yapmaması Mete Akyol’u kızdırır. Bunun üzerine Mete Akyol, kendisini Başbakan Demirel’in Özel Kalem Müdürü Muammer Ekonom diye tanıtarak Belediye Başkanı Kemal Demirer’i telefonla arar aralarında şöyle bir konuşma geçer.
— Kemal bey, ben Ankara’dan, Başbakanlık civarından- bu son kelime biraz çabuk söylendi – telefon ediyorum. Lütfen, saat kaçta Ankara’da olacağınızı haber verir misiniz?
-Şey… Efendim… Anlayamadım! Başbakanlıktan mı telefon ediyorsunuz? Ama bana Başbakandan bir işar vuku bulmamıştır?
-Efendim, ben orasını bilmem. Önümüzdeki notta, saat kaçta Ankara’da olacağınızın öğrenilmesi isteniyor…
-Şey… Allah, Allah… Efendim şey… Beyefendi, siz kimsiniz?
-Ben, Muammer! (Süleyman Demirel’in Özel Kalem Müdürü Muammer Ekonom’ un adını kullanmaktadır)
-Şey… Muammer beyefendi! O halde bu bir emir mi?
-Nasıl kabul ederseniz beyefendi…
-Ama Muammer beyciğim, vakit öğleye yaklaştı, ben neyle geleyim oraya. Bir araçla
-Yalnız, Sayın Başbakanım müsaade ederse, bir yemek yiyebilir miyim? … Saat 14’te hareket eder, 18’de orada olurum. Beyefendiciğim, Sayın Başbakanıma Te’yiden hürmetlerimi bildirir misiniz? … Tabii Muammer beyciğim, elbet de Saat 18’i geçirmem efendim… Şerefle beyefendi!
(SÜRECEK)