Söze ünlü bir halk deyimi; “Düğün değil, bayram değil, eniştem beni neden öptü?” diye başlarsak, yerel seçimlere gidiyoruz, anayasa değişikliği nereden çıktı? İktidar anayasa değişikliği ile neyin hesabını yapıyor? Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen anayasanın ilk 4 maddesinin dışında anayasada iktidara ters gelen ne var ki?

Gelinen noktada TBMM’nin işlevini yitirdiği, her şeyin tek adamın dili ile dişi arasında olduğu bu dönemde, anayasanın hangi maddesinin değişimine gerek duyuluyor acaba?

Erdoğan; “Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” dememiş miydi? Zaten tanımadığınız ve saygı duymadığınız yasaları çıkarmanın gereği var mı? Yoksa burada başka bir hesap mı var?

AKP İktidarı 22 yıllık süreçte anayasa değişlikleri gündeme getirdi. Özellikle başlangıç sürecinde büyük bir medya ve “Yetmez ama evetçi” aydınların! desteğini aldı. Bugünkü yaşadığımız cehennemin taşlarını “Yetmez ama evetçilerle” birlikte döşediler. Türkiye yüzyılın bu aydın ihanetini unutmadı. Bunların bir kısmı yanlışlarını anlayıp özeleştiri yaptılar.

Gerçekten iktidarın; “12 Eylül darbe anayasasını değiştiriyoruz” ya da “İnsanı önceleyen” gibi inandırıcılığı olmayan içi boş slogan niteliğinde, kulağa hoş gelen sözlerine inanıyor musunuz? 12 Eylül Anayasası bu güne kadar kaçıncı defa değiştirildi. Siz bu halkın aklıyla alay mı ediyorsunuz? Kendisi zaten 12 Eylül ürünü olan bir iktidarın, 12 Eylül Anayasasına karşı olacağını düşünmek olası mı?

Evet, 12 Eylül Anayasası bir darbe anayasası idi, fakat 12 Eylül darbecileri kendi yaptıkları anayasaya olsun uyuyorlardı. AKP ise kendi çıkardığı yasalara bile uymuyor. AİHM gibi uluslararası mahkeme kararlarını tanımıyor. Oysa 1954 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamışız. “Biz bu kararlara uyacağız” diye imza atmışız. Yasalarımız da iç hukukla, uluslararası hukuk çelişirse, “uluslararası hukukun dediği geçerlidir” yazar.

AKP İktidarı aslında ideolojik, politik, ekonomik hatta kültürel olarak çökmüş, bitmiş tükenmiştir. Gerçekte üflesen düşecek derecededir. O halde neden ayakta duruyor diyeceksiniz? Yanıtı herkesin göreceği gibi, bu iktidarı dut ağacı gibi sallayacak bir muhalefetin olmamasıdır. Muhalefetin kendine hayrı yok, uyuz kaşıyor. Çürümüş bir iktidarı, çürümenin de ötesinde kokmaya yüz tutmuş bir muhalefetle değiştirme olanağı düşünülemez.

AKP İktidarının bitip tükendiği bir dönemde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun türbanla ilgili yasa değişikliği önerisi, tükenen AKP iktidarına can suyu gibi geldi. O günden bu yana da “anayasa değişikliği” diye tutturuyor. Muhalefet durup dururken, kendi kalesine gol attı, kendi ayağına kurşun sıktı. Diğer yandan seçimlerde meclise taşıdığı, muhafazakâr 40 milletvekilinin de AKP doğrultusunda oy vereceğini bilmek için falcı olmaya gerek yok. Şimdi ayıklayın pirincin taşını. 

Asıl şu noktaya dikkat çekmek istiyorum, bu hukuksal bir konudur. O halde sözü hukukçulara bırakalım. Av. Murat Fatih Ülkü’nün 2 Ekim 2023 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde belirttiği görüşleri kıymetlidir; “Anayasa değişikliği yapmak üzere seçilmiş bir Meclis olmadığından (asli kurucu iktidar), anayasa hukuku anlamında, bugünkü Meclis’in yeni bir anayasa yapmak konusunda yetkisi bulunmamaktadır.”

Her kim AKP ile anayasa değişikliği için masaya oturur, bilinsin ki, kâğıt üzerinde kalan anayasanın ilk 4 maddesini de tartışma konusu yapıyor demektir. Böyle bir ikileme düşmek bile cumhuriyeti uçurumdan aşağı itmek olacaktır. Demokrasi güçleri bu konuda duyarlı ve dikkatli olmak zorundadır.