“Bir işi bilen yapar.

Az bilen akıl verir.

Bilmeyen eleştirir.

Yapamayan çamur atar.”

KONFÜÇYÜS

Aile büyükleri çocuklarının doğduğu ilk günden başlayıp onlara iyi bir gelecek hazırlamak için çaba gösterir. Ömür boyu onlar için çabalar. Onlarla ağlayıp onlarla güler. Büyüklerin gözünde çocukları evlenip torun sahibi olsalar da yine çocuk olarak kalır.

Genelde erkek çocuklar ilkokula başladığı yıllarda bir meslek öğrenmeleri için çaba gösterilir. Bazı aileler şanslıdır. Bir meslek dalında aile büyüğü varsa çocukları baba mesleğini öğrenmek için can atar. Hafta sonu tatilleri, yaz aylarında çocuklar kollarına altın bileziği takmak için çaba gösterir.

Fotograf çekimi için gittiğim farklı mesleklerdeki ustalarımdan dinlemiştim. Beş altı yaşlarında erkek çocukları bir ustanın yanına çırak olarak verilirdi. Eti senin, kemiği benim sözleriyle işe başlayan çocukların aldığı haftalıkları bile ailesi verirmiş. Yıllarca çırak olarak çalışan çocuklar günü geldiğinde kalfa, daha sonra da usta olarak mesleğini sürdürürmüş. Kendisini yetiştiren ustanın onayıyla kendi işyerini açabilirmiş.

Erkek sanat, sanat enstitüsü, endüstri meslek lisesi gibi dönem dönem farklı adlar almış olsalar da değişmeyen bir adı vardı: Sanat okulları…

Meslek liselerinin yaygınlaşması mesleki eğitime farklı bir boyut getirdi. Meslek alanları çeşitlendi. Okullara giden öğrenciler, sadece bir ustadan meslek (büyüklerimizin deyimiyle sanat) öğrenmek yerine daha kısa bir sürede meslek öğrenmeye başladı. Mesleki bilgilerin yanı sıra meslek resim, malzeme bilgisi, teknoloji gibi farklı meslek derslerini öğreniyor. Atölye içinde öğrendiklerini uygulama yapabiliyordu. Öğrenciler, meslek derslerinin yanı sıra genel kültür denilen klasik liselerde okutulan dersleri de öğreniyordu.

Meslek liseleri, meslek yüksek okulları, teknik öğretmen, mühendislik fakülteleri farklı meslek dallarında nitelikli teknik eleman yetiştiren kurumlardı. Bu okullarda öğrenim görenler sanayi alanında gelişen ülkelerle girdikleri yarışta inanılmaz başarılar elde etmeye başlamıştı.

Uzun süreli mesleki eğitim, çalışma koşulları farklı insanlar tarafından hoş karşılanmadı. Meslek lisesini bitiren bir öğrencimiz mesleğini severek yapıyorsa kazancı oldukça yüksekti. Kedinin ‘ulaşamadığı ciğeri pis olarak görmesi’ anlayışı yaygınlaştı.

Meslek liseleri ve bu okullarda okuyan öğrenciler horlanır oldu. Aileler, çocuklarını zorla bu okula göndermeye başladılar. Bazı öğrencilerimiz mesleğin önemini kavradı. Kısa sürede çabaları sonuç verdi. Çorum Küçük Sanayi Sitesinde, Organize Sanayi Bölgesinde yer alan işletmelerin hemen hemen hepsinin sahipleri mesleki eğitim görmüşlerdir.

Baba mesleğini sürdüren eski öğrencilerimden K. Hakan Özakıncı’nın başarısı övgüye değer. Onun başarıları, öğrencilerimize mutlaka örnek olarak sunulmalı.

Çorumlu yıllardır sadece Çorum leblebisi üretmiyor!