Türkiye’de artık şu gerçek iyi bilinmeli. CHP’ye yapılan her saldırı, sadece bir siyasi partiye değil, doğrudan cumhuriyetin kalbine yapılan saldırıdır. CHP sıradan bir oluşum olarak düşünülemez. Bu ülkenin kurucu partisidir. Altı oka el uzatanlar ülkenin temel direklerine ve kolonlarına da el uzatmaktadır. Taşıyıcı direkleri ve kolonları yıkılan bina çöker. Ülke bu enkazın altında kalır.

AKP iktidarının, CHP üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar devam ederse, bunun geriye dönülmesi mümkün olmayan sonuçları olacaktır. Demokrasiye, laikliğe, sosyal devlete ve hukuk devletine verilen darbeler artık saklanamaz bir boyuttadır. Ülkemiz, anayasasındaki “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” tanımını fiilen kaybetmiştir. Bu karanlık tablo gelecek kuşaklara bırakacağımız en kötü, en korkunç mirastır.

Israrla ve altını çizerek yazıyorum: bu baskılar sadece CHP ile sınırlı değildir. CHP’yi hedef alarak; demokrasi, laiklik, sosyal devlet ve hukuk devletini bir bütün olarak yok etmek istiyorlar. AKP iktidarı bu ısrarcı karanlık emelinde asla yalnız değildir. Emperyalist güçlerle bağlantı içindedir. Örneğin, AKP iktidarının ABD’deki desteği olmasaydı, tek başına bir hiçten ibaret olacağı iddia edilebilir. Bu nedenle CHP’li olsun ya da olmasın, ülkenin tüm demokrasi güçlerinin CHP’ye sahip çıkması hem zorunlu, hem de yaşamsaldır.

Olayın bir de ekonomik boyutu vardır. CHP ve yöneticilerine yapılan darbeler sadece özgürlüklerin gaspı ile sınırlı kalmıyor; ağır, dayanılması güç ekonomik yıkım da getiriyor. 19 Mart 2025’te İstanbul Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbe yüz milyarlarca dolar kayba neden olmuştur.

Zaten üretim ekonomisi çökmüş. Yüksek enflasyon dayanılmaz bir hal almış. Türk Lirası'nın değeri yerlerde sürünüyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik doruğa çıkmış. AKP iktidarı, demokrasi dışı uygulamalarla ve hırsla hem demokrasiyi hem de ekonomiyi uçuruma sürüklüyor.

İşin gerçeği, AKP iktidarı anayasa ve hukuk dışı, gayri meşru yöntemlerle iktidarını sürdürmeye odaklanmış görünüyor. Halk egemenliğini gasp ederek, gücünü sandıktan değil; polisiye baskılardan, hapishanelerden ve ABD emperyalizminin icazetinden almaktadır. CHP’ye yapılan zulmün özü budur. Halk iradesini hiçe sayarak iktidarda kalmaktır.

Anımsatmak isterim: CHP, 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet’in kurucu partisidir. CHP’nin kökleri 4 Eylül 1919’daki Sivas Kongresi’ne ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne dayanır. Hamuru, mayası burada şekillendi. CHP ile Cumhuriyet’in kuruluşu birbirinden ayrılamaz. CHP ile Cumhuriyet özdeştir. İkisini birbirinden ayırmak olanaksızdır. Bu gerçeği inkar etmek gaflet, dalâlet ve hıyanet anlamına gelir.

Oysa AKP, emperyalizmin icazetiyle masa başında kurulmuştur. Bunu, Abdurrahman Dilipak’ın açıklamalarından da duymak olasıdır. CHP emperyalizme karşı mücadelenin sembolüdür. CHP’ye sızan birkaç işbirlikçi hain bu gerçeği değiştiremez. Zira bu partide, kuruluş ruhunu taşıyan milyonlarca nefer vardır. Asıl dinamik güç budur ve asıl umut da bunlardadır.

CHP’ye vurulan her darbe, Cumhuriyet’in daha çok sahiplenilmesine neden olacaktır. Altı oku indirmek isteyenler, aslında Cumhuriyet’in çöküşünü değil, kendi çöküşlerini hızlandıracaktır. Hiç kuşkunuz olmasın. Tarih er geç gerçek tokadını atacaktır.