23 Nisan 1920 yılında Ankara'da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile bağımsız ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk adımı atılmıştır.
Emperyalizme karşı direnişin ilk kıvılcımı olan "Anadolu Halk Ayaklanması"nın milli irade ile bütünleşmesi sağlanmıştır. Dünya uluslarına bu günden itibaren "Kurtuluş Savaşı"nın siyasi irade merkezinin TBMM olduğu ve ülkenin yönetim merkezinin de Ankara olduğu mesajı verilmiştir.
TBMM'nin ilanının mazlum milletlerin emperyalizme karşı uyanmalarında çok önemli bir etkisi olmuştur. Türk halkının haklı ve meşru direnişi çoğu mazlum ülkeye örnek olmuştur.
Atatürk, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!" sözünü milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi için söylemiştir. Atatürk'ün milli egemenliğe ne kadar önem verdiğini ileriki yıllarda söylediği şu sözler daha iyi kanıtlıyor.
"Kuvvet birdir ve o milletindir."
"Egemenlik hiçbir şekilde ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez."
"Milli emeller, milli irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının birleşmesinden ibarettir."
23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Veli Camiinde cuma namazı kılındıktan sonra, kurban kesilerek, dualarla TBMM açıldı. Sinop Milletvekili Şefik bey, en yaşlı üye olması nedeni ile, meclisin ilk toplantısını başlattı.
Meclis’in Ulus meydanında İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak yapılan ve henüz inşaatı bitmemiş binada toplanması kararlaştırıldı. O günlerin milli heyecanı ile, Ankara halkının katkısı sayesinde inşaat kısa sürede tamamlandı. Meclis’in kiremitleri Ankara evlerinin çatılarından, sıraları okullardan alınarak Meclis’in açılması sağlandı. Geceleri çalışmalar gaz lambaları ışığında yapıldı.
Meclis, 31'i Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri ve 84'ü de Osmanlı Mebusan Meclisi'nden kaçarak Ankara'ya gelebilenler olmak üzere 115 milletvekili ile toplanabildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk başkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1921 tarihinde Meclis'in 4. toplantı yılının açılışında milli iradenin önemine dikkat çeken şu konuşmayı yaptı:
“Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmez ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizliği ve karanlığı yaracak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler, millet önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların tarihi hüsrandır, çökmedir.”
Atatürk, 23 Nisan 1924'te 23 Nisan gününün milli bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929'da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. 1979 yılında ilk olarak 6 ülkenin katılmasıyla uluslararası bir niteliğe taşıdığımız bu milli bayramımıza, her yıl ortalama olarak 40'ın üzerinde ülkeden gelen (bu yıl 29 ülke) ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır.
Dünyada çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya çocukları ile paylaşan ilk ve tek lider Atatürk, ilk ve tek ülke Türkiye'dir.
Bu gün hür ve bağımsız bir ülkede yaşamamızı sağlayan Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.