Görünen o ki, 31 Mart 2024 seçimleri, yerel yönetimle ilgili beklentilerden çok 2023 genel seçiminin bir devamı gibidir.
Ve bu seçimlerin önemi, belediye hizmetlerini kimin yöneteceği kadar, 2023 genel seçim sonuçlarının teyit edip etmeyeceğidir.
Evet, 31 Mart yerel seçimlerinin genel görüntüsü:
-İktidar cephesi için, adeta bir referanduma...
-Muhalefet cephesi için, 2019’daki kısmi başarının korunup korunamayacağına…
-Küçük partiler için ise var olma ve kendini kanıtlayabilme seçimine dönüşmüş gibidir.
Bu nedenle bu seçime yönelik olarak yeni ifadeler de duyulur olmuştur.
Nitekim “kent uzlaşısı” ya da “kent ittifakı” duyulur oldu.
“Türkiye ittifakı” duyulur oldu.
“Taban ittifakı” duyulur oldu.
Ve de “yapay zekâ ile aday belirleme” duyulur oldu.
Seçim bildirgelerinde ise temel slogan olarak:
“Türkiye Yüzyılı Şehirleri için Gerçek Belediyecilik” denildi.
“İşimiz Gücümüz Türkiye” denildi.
“Cumhur Bizim, Türkiye Hepimizin” denildi.
“Türkiye İçin En İyisi” denildi.
Ve de çok sayıda vaatlerin yanında, vaatlerin ana vurgusu olarak “kentsel dönüşüm”, “ulaşım”, “metro” ve genelde “depreme dayanıklı yapılaşma” denildi.
Ama tüm seçim bildirgelerinde, özellikle vurgulanan bir konu ise “sosyal belediyecilik” oldu.
***
Peki, nedir sosyal belediyecilik?
Öncelikle bilelim ki, günümüzde sosyal belediyecilik kavramı, tam olarak uygulanır olsa da olmasa da sağ-sol fark etmeksizin, bütün belediyelerin hizmet kapsamına giren bir kavram oldu.
Sosyal belediyecilik dar anlamda, özetle yoksulluğu esas alan ve yoksullara yönelik hizmet ve desteklerle sınırlı kalan bir anlayışı temsil etmektedir.
Nitekim hemen hemen bütün belediyeler, toplumun dar gelirli kesimlerine yönelik benzer hizmetleri sunmaktadırlar. Ve de yaşlılardan engellilere, kadınlardan dar gelirlilere belediyelerin hizmet ağı, bu kesimleri kapsayacak şekilde genişlemektedir.
Geniş anlamda ise kentlerin ekonomik, sosyal, kültürel gelişimini hedefleyen; bu nedenle altyapıdan konut politikalarına, iş olanaklarına, spor ve kültürel etkinliklere kadar geniş bir alanda toplumcu hedefleri izleyen bir belediyecilik anlayışıdır.
Yani daha geniş anlamda “toplumcu belediyecilik” diye ifade edilir.
***
Ve toplumcu belediye:
Kapitalizmin yarattığı tahribata karşı, halkı koruyan, sağlıklı ve mutlu yaşanabilecek bir kenti yaratan belediyedir.
Halkın yönetime ve karar alma sürecine katılımını sağlayan ve de sağlayacak araçları geliştiren belediyedir.
Ve de kent sakinlerini “müşteri” olarak görmeyen, kamu arazilerini sermayeye yatırım alanı olarak gören zihniyete karşı olan belediyedir.
Ve bugün Türkiye nüfusunun % 93’ü kentlerde, % 7’si kırda yaşmaktadır.
Bu nedenle belediyeler, kent yönetiminde en etkin, devletin yerel ayağını oluşturan ve devletin halka en yakın yönetim birimleridir.
Ve de bu nedenle yerel seçimler ve sonuçları, halk iradesinin tabandan yansıyan en somut göstergesidir.
***
Sonuçta bugünden itibaren 5 gün sonra seçim vardır.
Ve YSK’ya göre 81 il, 973 ilçe ve 390 belde belediye başkanı seçilecektir. Ve de il genel meclisi üyeleri, belediye meclis üyeleri, 50 bin 336 muhtar seçilecektir.
Ama görünen o ki, özellikle büyük kentlerde seçimler ‘bıçak sırtı’ konumundadır. Özellikle de İstanbul seçimleri...
Bu nedenle seçim sonuçlarını etkileyecek en önemli faktörlerden biri, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçim sonuçlarında beklentisini bulamayan küskün seçmenlerin sandığa gidip gitmemesi olacaktır.
Ama mutlaka sandığa gidilmeli, siyasi irade sandıkta yansıtılmalıdır.
Zaten Türkiye’de toplumun geneli için politik davranış, ancak ve ancak seçimlerde oy kullanmaktan ibarettir.
Çünkü sivil toplumun zayıf olduğu, ifade özgürlüğü ile gösteri ve yürüyüş haklarının kısıtlandığı ülkemizde, halk politik tavrını ancak oy kullanarak gösterebilmektedir.
Yani ülkemizde toplumun tavrının sandıkta belli edilebildiği bir “sandık demokrasimiz” vardır.
Yine de umarız ki, 31 Mart seçimleri toplumsal iradenin kusursuz yansıdığı, demokratik bir Türkiye’nin önünü açar olsun.
Ve de umarız ki, 31 Mart seçimleri siyasal bir şokun yaratılmadığı, toplumun siyasal arayışının doğru okunabildiği bir seçim olsun.