Bir metnin üretim sürecindeki süre onun edebi/sanatsal değeriyle ilintili değildir. Yaşar Kemal, “Romanı önce kafamda bitiririm, sonra daktilo ederim” der. Bir şiirin özgül ağırlığının onun yazılım süresiyle bir ilintisi olabilir mi hiç?

Üreten-üretilen ilişkisinde sanatçının genlerinde taşıdığı özelliklerden başlayarak aile, mahalle, kent, ülke ve dünya sarmalındaki birikim ve gözlemleri metnin magma tabakasıdır âdete. Bütün bunlara ilâveten sanatçının hangi çağrışımlarla bir metni kurgulayacağını önceden tasarlamak istese de metnin de bir canı vardır şüphesiz.

Jean Giono (1895-1970), “Melville’e Selam Olsun” adlı romanında Herman Melville’in çevirmenliğini yapışı sonrası, Moby Dick için kaleme aldığı önsözden yola çıkarak oluşturduğu bir eser. Roman hem Moby Dick’le, Melville’in yaşam öyküsüyle hem de kendi yazarlığı ve yaşamıyla harmanlanmış bir metin. Bu da meraklısı için parantez olsun.

Sanat üretiminde bir de sanatçının tecahülüarifane boyutu vardır. Eleştirmenlere düşen ise Hurufi bir denklemi çözmekten ibarettir. Bunun niçin öyle olduğunu çözümleyip de söylediğimizde bize, “Demek öyle yapmışım” diyen bir bakışla gülümseyerek yürüyüp gidecektir o sanatçı. Bilip de bilmezden gelmek bu işte.

Farklılık-metin ilişkisi, çerçevenin dışını okuyan bir ezber bozma ile başlayan bir yolculuktur.

II

Metin-okur ilişkisinde okurun ezberi olan çerçevenin dışını görmesiyle / görebilmesiyle apayrı bir boyut oluşacaktır elbette. Metin-okur ilişkisinin çift akıntılı olabilmesi…

III

Diyemedimse sebebi var, dedi sözcük, ters ayakla yakalandım, harflerin azizliği işte. Anı kaçırmak da bu olmalı yazının ikliminde.

IV

Gerçek özgürlüktür ya da gerçek özgürlüğün şifresidir.

Kendi gerçeğinden kaçanların ya da önce kendilerine yalan söyleyenlerin, aynalara bakarken maske takanların ne denli özgür olduklarını düşünebiliriz artık.

Siz katılımcı okur olarak düşünürken bunları gölün, ırmağın, denizin gölgesini hangi harfin çizdiğini şiirdir söyleyecek olan.

V

Üretim hatası olduğumu söylerim bazı sohbetlerde, şimdi de yazıyorum işte. İşte bu gerçektir ben fakirin özgürlüğü. Yazıda engelli koşusu onca harfin.

VI

Beden dilinden dansa, resimden yontuya, seramikten ebruya, hiyerogliften harflere yazı bir metafor (eğretileme) uzayıdır. “Eğer dili kullanıyorsanız” der Borges, “sürekli metafor kullanmak zorundasınız.”

Bu yolculukta tüm yazıcılar bir boyutta kendileri olurken diğer boyutlarda şeyleri okumanın ve söylemenin elbet peşindedirler. Burada eşik, kendi özgün sesini-dilini bulmaktır. George Thomson “Öz biçimi belirler” der ya. İşte tam da burada “Yazıcılar ne yana düşer usta?” sorusunu sormadan edemiyor insan.

VII

Bir kez giyilen bir giysiydi hayat, mevsimleri olan; kıyafet değiştirip gittiğimiz. “Düşük yoğunluklu enerjileriz” der Tesla.