*** Değerli dost Eczacı Duray Baykara, dikkat çekiyor: “Forbes’in yaptığı araştırmaya göre Çorum, yaşam standartları sıralamasında Türkiye’de 81 il içinde 39,55 genel endeks puanı ile 60.sırada yer aldı.”
*** Sanayileşme yolunda önemli mesafeler kateden ve ihracatta Türkiye’nin süper ligine adını yazdıran Çorum, havalimanı, demiryolu gibi hızlı ulaşım altyapısından yoksun olduğu için, yatırım yapılabilecek iller arasında kendisine yer bulamamış!
*** Duray Baykara, tarih hazinelerine sahip Çorum’un turizm gelirlerinden de nasibini alamadığını ve yaşam kalitesinin düşük olduğu iller kategorisine hapsolduğunu hatırlatarak, “Dünyanın Merkezi” diye övünmenin hiçbir getirisinin olmadığına vurgu yapıyor.
*** Ben de yazılarımda, konuşmalarımda sık sık dile getiriyorum: “Çorum, dişiyle-tırnağıyla Orta Anadolu bozkırında bir sanayi vahası yarattı, ama son yıllarda sosyal yaşamdaki, kültür ve sanattaki çoraklaşmanın önüne geçemedi.”
*** Bu nedenle Çorum nitelikli göç alamıyor, üst gelir gruplarındaki kamu görevlilerini, örneğin hekimleri tutamıyor, okumuş gençler için cazibe merkezi olamıyor. Kentsel mekânlar çoğunlukla mütevazı-muhafazakâr yaşam tarzına uygun. Daha kaliteliyi, daha çağdaşı arayanın gözü dışarıda oluyor.
*** “Kanaat önderi” olarak fikrimi soran AK Partili eski bakan ve üst düzey parti yöneticilerine de açık açık bu görüşlerimi ifade ettim. Hatta Sayın Başkan’a “Siz seküler yaşam tarzını benimsemiş olanların da başkanısınız” dedim.
*** Şunu da her yerde söylüyorum: Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan şehir kulüpleri, bürokratlar ile eşrafın, şehir ileri gelenlerinin bir araya gelip fikir alışverişi yapabilmelerine olanak sağlamak üzere düşünülmüştü ve fevkalâde yararlı olmuştu. Halen de önemi çok büyük.
*** Çorum’da Tüccarlar Kulübü, “Kalkınmada Çorum Modeli”ni yaratan mekânların başında gelir. Üç-beş esnaf akşama doğru burada buluşur, bir el okey oynadıktan sonra yemeğe geçer, yemekte iş fikirleri görüşülürdü. Birkaç esnafın güçlerini birleştirip fabrika kurmaları, sanayici olmaları böyle mümkün olabildi.
*** Demem o ki, Çorum’un, sosyal hayata, kültür hayatına katılmaktan uzak “şadırvan emeklileri kenti” haline gelmesini istemiyorsak, “vasatın egemenliği”ni kırmak zorundayız. Vasat ve vasatın altına “eyvallah” demeyi bırakmalıyız. Kendi kısır dünyamızı “hayat” sanma ve onunla yetinme alışkanlığından -belki de rahatlığından- sıyrılmalıyız.
*** “Büyük Çorum” hedefini önümüze koymalıyız. Başta “sanayi kenti” ve buna bağlı, eğitim, sağlık, spor, turizm, kültür ve sanat kenti olabilmek için, “yaşam kalitesi yüksek” bir kent olarak nitelikli göç alabilmek için “konfor” alanlarımızdan birazcık çıkıp, bu kentin geleceğine emek vermeye, hiç olmazsa bir tuğlacık koymaya başlamalıyız.