Ülkemizde ekonomik sıkıntıların yol açtığı psikolojik bozulmaları, uzağa gitmeye gerek yok, yakın çevremizde bile görebiliyoruz.

Geçim sıkıntısı, karı-koca kavgalarına ve boşanmalara kadar varan bir süreci tetikliyor.

Dahası, intiharların, intihar girişimlerin temelinde de genellikle geçim sıkıntının yarattığı ruhi bunalımlar yatıyor.

Çocuğuna en zaruri ihtiyacını alamadığı için canına kıyan babaları bilmiyor muyuz?

Veya mutsuzluk girdabına düşüp hayatına son veren, vermeye kalkışan anneleri…

*

Hiçbir şekilde mazur görülemez, ama çoğu kez

kadına şiddetin altından da bu çıkmıyor mu, maalesef?

Ekonomik sıkıntı ve bundan doğan geçimsizlik, ayrılık getiriyor.

Ayrılık ise, bizim maço erkeklerimiz için hiç kabul edilebilir bir şey değil. “Ya benimsin, ya kara toprağın” kültürü (aslında kültürsüzlüğü) var ya…

Özetle, toplum olarak gerginiz…

Psikolojimiz bozuk…

*
Bunu, antidepresan kullanımındaki yüzde 76’lık artış da gösteriyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, Türkiye’de 2008-2020 yıllarını kapsayan 12 yılda kişi başına antidepresan kullanımı yüzde 76 artmış.

*

Bir başka tehlike, uyuşturucu kullanım yaşının ilkokul düzeylerine kadar inmesi ve kullanıcı sayısının artması.

Özellikle “Metamfetamin” denilen ölümcül uyuşturucuya karşı tüm dünya teyakkuz halinde.

Ülkemizde siyasi tartışmalara da konu olan bu iğrenç zehir, çok hızlı bağımlılık yaratıyormuş ve bu bağımlılığı tedavi edecek bir ilaç da yokmuş.

Çocuğun istismarı, kadına şiddet gibi suçlara ne kadar tahammülümüz ve hoşgörümüz yoksa, uyuşturucu ticareti yapanlara karşı da sıfır toleransla tavır almak zorundayız.

İnsanlığın affedemeyeceği bir suç bu.

Ve devlet kadar toplumun da uyuşturucu felaketine karşı dimdik ayakta durması gerekir.

Çocuklarımızın geleceğini karartanlara, ne şefkat, ne acıma!

Altından kim çıkarsa çıksın!