Bugün, sizlere öğretmenlik hayatımda sıklıkla karşılaştığım bir durumdan söz etmek istiyorum. Çocuğunun durumunu sormaya gelen anne ve babaların büyük çoğunluğu, konuşmalarına “Benim oğlan çok zeki ama çalışmıyor.” diye başlarlar. Eğer çocuğunun çok zeki olduğuna kendini fazla inandıramamışsa da bu kez; “Benim haylaz nasıl?”, “Benim yaramaz okulda da aynı mı?”, “Bizim tembelde bir düzelme var mı?”, hatta hatta “Benim geri zekâlı”, “Bizim adam olmadık” ya da “Eşşek kadar oldu ama…” gibi sözlerle başlarlar.  

Atalarımız: “Kırk gün ne söylersen o olurmuş.” diye boşuna söylememiş. Böyle diye diye sonunda, üzerine titredikleri yavrularının tıpkı söyledikleri gibi tembel, haylaz, geri zekâlı, vb. olduğunu görünce de beğenmeyip paniklerler.

Öykümüz, tam da bunun üzerine…

İngiltere'de kamburun biri, büyük bir holdingin önündeki yolun köşesine kurulmuş bir büfede simit satıyormuş. Holding sahibi de her sabah ve akşam işine gelip giderken büfenin önünden geçiyor ve kambura, "günaydın kambur, iyi akşamlar kambur, nasılsın kambur, işler nasıl kambur?" diye seslenmeden gitmiyormuş. Durum, yıllar yılı hep bu şekilde devam edip durmuş.

Yine böyle bir sabah, holding patronunun "günaydın kambur" demesiyle, kamburun bıçağını çekip iş adamını öldürmesi bir olmuş. Kaçmayıp oracıkta teslim olan Kambur'un savunmasını hiçbir avukat almak istememiş. Kambur da hiçbir şekilde konuşmayıp idam kararını beklemeye başlamış. İşte tam da bu sırada olayı duyan Fransız bir avukat İngiltere’ye gelerek Kambur'un savunmasını üstlenmeyi kabul etmiş.

Mahkeme heyeti toplandığında, herkes Fransız avukatın savunmasını merakla beklemeye başlamış. Avukat, sırası geldiğinde mahkeme heyetinin önünde ileri geri bir tur attıktan sonra yargıçlara dönerek:

       -“Saygı değer yüksek İngiliz mahkemelerinin yargıçları; size yüksek Fransız saygı değer mahkemelerinin yüksek yargıçlarının sevgi ve saygılarını getirdim.” demiş. Sonra da ortadaki başyargıcın karşısına dikilerek;

       -“Yüksek İngiliz mahkemelerinin saygı değer başyargıcı; size yüksek Fransız mahkemelerinin sevgi ve saygılarını getirdim.” demiş.

       Sıra savcıya gelince, onun önünde de kısa bir süre durduktan sonra;

       -“Yüksek İngiliz mahkemelerinin saygı değer savcısı; size yüksek Fransız saygı değer mahkemelerinin savcılarının sevgi ve saygılarını getirdim." diye seslenmiş ve hiç ara vermeden hemen jürinin olduğu tarafa yürüyerek onlara da aynı sözleri tekrarlamaya başlayınca hâkim dayanamayıp sert bir şekilde masaya vurarak;

       -"Yeter be adam! Aynı sözleri tekrarlayıp durma da savunmana geç.” diye hiddetle seslenmiş.

       Bunun üzerine avukat da;

       -“Aman efendim, ben sizi sinirlendirecek ne yaptım? Hakaret etmedim, küfür etmedim; durup dururken neden hiddetlendiniz? Ayrıca da benim konuşmamın bitmesini beklemeyip sözümü keserek, bu kadar insanın içinde gururumu rencide ettiniz." demiş.

       Sonra da, merakla olanları izleyen salondaki kalabalığın gözlerine bakarak şunları söylemiş:

       -"Bakın, benim burada birkaç dakika önce yaptığımı, müvekkilimin öldürdüğü iş adamı yıllardır her gün yapagelmiştir. Müvekkilim onun söylediği “günaydın kambur”, “nasılsın kambur”, “iyi günler kambur” sözlerine senelerdir katlanmıştır. Oysaki sizler az önce benim söylediğim hem de hiçbir onur kırıcı tarafı olmayan sevgi ve selam sözlerine iki dakika bile katlanamadınız." dedikten sonra, “Savunma tarafı sözünü bitirmiştir.” diyerek yerine oturmuş.

Sonuç mu? Kambur, ağır tahrik nedeniyle beraat etmiş.

O nedenle, özellikle çocuklarımızla ilgili yargılarımızda dikkatli olalım ve sonunda ortaya çıkan kendi eserimizden şikâyet etmeyelim.

DÜŞÜNEN SÖZLER;

·       İnsanlar, başkalarının kusurlarını görmek hususunda kartallara, kendi hatalarını görmek hususunda köstebeklere benzerler. F. Sales

·       Dünyada kusursuz iki insan vardır; biri ölmüştür, diğeri de henüz doğmamıştır. ÇİN ATASÖZÜ

·       Başkalarının kusurunu tartarken, terazinin kefesini bastırmayan insan pek enderdir. B. LANGENFELD

·       İnsanların kusurlarını örtmede gecenin karanlığı gibi ol. Mevlana

·       Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin! İşte o zaman kusursuz olursun. Mevlana

·       Mezar eyle ötürü,

     Bazar eyle götürü.

     Yaratılanı hoş gör,

     Yaratandan ötürü.