Muhalefet demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Çünkü muhalefet, bir ülke yönetiminde siyasetin denge unsurudur. Demokrasinin denge unsurudur. Farklı seslerin siyasete yansıdığı adresidir. Demokrasi dışı uygulamalarda toplumun itiraz eden sesidir.

Ve de bir ülkenin yönetiminden bir ölçüde iktidar kadar sorumludur. Yanlış politikaları engelleyemez olsa bile, doğru politikaları daha da geliştirebilmek için sorumludur.

Ama muhalefet, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçim sonuçlarının şokunu halen atlatamamış durumdadır.

Covid 19 salgının sarstığı, depremin sarstığı, sel felaketlerinin sarstığı, işsizliğin sarstığı ve her şeyden daha da önemlisi ekonominin sarstığı bir iktidar cephesine karşı, seçim kazanamamış olmanın şokunu yaşamakta ve de halen yaşayacak gibidir.

Oysaki yerel seçimlere 6 ay var. Yani toparlanması için kısa bir zaman

***

Peki, muhalefet neden başarısız oldu?

Çünkü altılı masada kurulan ittifak tabanda değil tavanda kaldı.

Çünkü her şeyden önce muhalefetin kendisine ait bir gündemi olmadı.

Çünkü muhalefet politikası yalnız Erdoğan karşıtlığına indirgendi ve de konuşmaların büyük çoğunluğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini eleştirmeye odaklandı.

Erdoğan bir açıklama yapıp bir adım attığında, muhalefet hemen üzerine atıldı. Yanlış, elbette eleştirilmeliydi ama yerine ne yapılacağı ya da yapılmayacağı açıkça ortaya konulamadı. Sonuçta muhalefet söylemleri yeteri kadar inandırıcı görülemedi.

Daha da önemlisi, iktidara geldiklerinde yapacakları adeta bir temenni gibi göründü.

Örneğin iktidar olduklarında enflasyonu düşüreceklerini, büyümeyi yükselteceklerini, işsizlere iş bulacaklarını anlatırken, nasıl ve hangi yöntemle yapacaklarına ilişkin toplumu inandıran yeterli bir açıklama yapılamadı.

Uzun bir süre parlamenter sisteme geri dönüş konuşuldu. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e geçilecek denildi. Ama bunun ne zaman, nasıl, hangi koşullar gerçekleşince olacağı anlatılamadı.

Kaldı ki, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem sözü, muhalefetin ancak bir araya getirilebildiği bir yapıştırıcı söz olmuştu.

Özet olarak ifade edilirse:

Muhalefet toplumsal muhalefeti taşıyamadı diyebiliriz.

Ve de Türkiye’nin bugün en büyük sorunu, ekonomiden ya da diğer konulardan da önce muhalefettir ve bir muhalefet boşluğumuz vardır diyebiliriz.

***

Elbette “Altılı Masa”nın ve de altılı ittifakın ana omurgası CHP idi.

Bugün de muhalefetin ana omurgası CHP’dir. Ve bugünlerde kurultaylar dönemi yaşanmaktadır ve de kurultaylar yenilenmek demektir.

Mademki muhalefetin ana omurgası CHP’dir, öyleyse Cumhuriyet ikinci yüzyılına girerken, kurucu değerleri yüksek sesle içinde yaşatan ideolojik bir dönüşüm yapması gerekir. O ideolojinin yönü de elbette güçlü bir “emek eksenli” politikadır. 

Nitekim geçmişte Ecevit bir ölçüde bu dönüşümü yapmıştı; “Ne ezen ne ezilen” demişti. “Toprak işleyenin su kullananın” demişti. Ve de Karaoğlan olmuştu.

***

Ayrıca:

Eğer ülkede monarşik, oligarşik ve teokratik bir tehlikeden bahsediliyorsa, bunun cumhuriyetçilikle, halkçılıkla ve laiklikle yıkılacağı da bilinmelidir.

Ve muhafazakâr kesim geçmişten bu yana hem cemaatleşme hem de siyaseten örgütlenme konusunda güçlü bir deneyime sahipken...

Kuruluşun ilk yıllarında da reaksiyonel bir duruşla güçlendiğini söylemek mümkünken...

İçe kapanan, kendi tarihiyle, geçmişiyle, yanlışlarıyla yüzleşemeyen bir anlayış terkedilmelidir.

Ve de genel olarak başkanlık sistemine itiraz eden muhalefet, 1982 anayasası ile bu sistemin temellerinin atıldığını görebilmeliydi ya da görebilmelidir.

***

Ve bugün elbette yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır ve de iktidardan daha çok muhalefet bunun önünü açmalıdır.

-Demokratik hak ve özgürlüklerin daha geniş ölçüde yeniden tanımlandığı

-12 Eylül darbesiyle yükseltilen kimlik temelli sorunların çözüldüğü, demokrasi mücadelesinin kimlik temelli bir mücadeleye dönüşmesinin sonlandırıldığı...

-Kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargının tam olarak gerçekleştiği

-Ve laik devlet vurgusu temel alınarak, 1982 anayasasıyla birlikte başlayan otoriter bir sürecin ciddi bir biçimde temelden değiştirildiği...

Yani darbe anayasasının gölgesinden kurtulan böyle bir anayasaya ihtiyaç vardır.

Ve de bunun önünü, milli bir mutabakat arayarak iktidardan çok muhalefet açmalıdır.

Ama önce muhalefet yaşadığı şoku atmalı, siyasi gücünü ayağa kaldırmalıdır.