Demirel’e sorulur:
“Siyasi hayatınızda hiç ‘keşke’ dediğiniz oldu mu?”
“Olmaz olur mu?” der Demirel, “Ecevit’ ile on yıl konuşmadık.”
Bugünün siyasileri için anlam yüklü bir soru ve de anlam yüklü bir cevaptır bu. Çünkü bugün siyasi liderler ölçüyü kaçırmıştır, seviyeyi düşürmüştür, belden aşağı vurur olmuştur.
Ve de bugün siyasi liderlerin çantasında toplumun kimyasını bozacak, toplumu kaşıyacak ne varsa dökülmekte, yazılı ve görsel medyada ise bu dökülenler ballandıra ballandıra verilmekte.
Ve de darbeler yaşamış, kanlı felaketler yaşamış bu toplumun sinir uçları olabildiğince gerilmekte.
Üstelik Karadeniz’de, Akdeniz’de ve Ege Denizi’nde özellikle sıkıştırılan bir Türkiye için daha barışçıl bir dil gerekirken…
***
Madem ki çok partili bir düzene geçmişiz, madem ki siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmezidir, öyleyse:
Bu ülkede sağcı parti olacak mıdır? Olacaktır.
Bu ülkede solcu parti olacak mıdır? Olacaktır.
Gerçi bizde sağcılık-solculuk tanımının, siyasi literatürde yeri yoktur ama yine de olacaktır.
Bu ülkede muhafazakâr parti olacak mıdır? Olacaktır.
Ve bu ülkede milliyetçi parti olacak mıdır? Olacaktır.
Evet, olacaktır ama bizdeki asıl sorun, çok partili sistemin hazmedilememiş olmasıdır.
***
İşte bugün Türkiye’de verilen kavganın genel görüntüsü:
Özellikle toplumun sinir uçlarını olabildiğince kaşıyan bir kavga…
Ve bu kavgayı ve de bu kavgayı verenleri, kayıtsız koşulsuz alkışlayan, adeta afsunlaşmış bir siyasal taban…
Ve bu ölçüsüz, bu kontrolsüz, neye hizmet ettiği belli olmayan ve de artık kabak tadı veren bir kavga…
Ve nereye gideceği, nerede duracağı hiç belli olmayan ve de kin, öfke, hakaret dolu kışkırtıcı bir kavga…
Ve bu ülkenin kurucu değerlerine asla ve de asla yakışmayan bir kavga…
Bu nedenlerle sormak gerekir:
-Bu toplum, seviyesi düşük bu karşılıklı hakaretleri dinlemek zorunda mıdır?
-Yazılı ve görsel basın, ipe-sapa gelmez bu hakaretleri, her gün vermek zorunda mıdır?
-Ve de siyaset, bu toplumun ruh sağlını bozmak zorunda mıdır?
***
Oysa ki ne demişti bilge kimlikler:
“Dildir insanı ‘abat’ eden, dildir insanı ‘berbat’ eden.”
Büyük ozan Yunus, 700 yıl önce bu seviyesiz kavgayı daha da özetlemişti.
Ve de “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” demişti.
Bugün birlikte yaşamak için, bir el uzatılmışken… Birlikte yaşamak için, PKK’ya silahların bırakılması ve fesih çağrısı yapılmışken… Ve de “Terörsüz Türkiye” ifadesiyle barışık bir Türkiye sesleri yükselirken…
Ne yazık ki, ülkede büyük bir çoğunluğun inanmak istemediği ya da inanamadığı gerekçelerle, İBB’ye art arta yapılan operasyonlar siyaseti daha da germiş, “Terörsüz Türkiye” ifadesiyle oluşturulmak istenen olumlu gelişmeyi sabote eder bir görüntü verilmiştir.
Ve de nerede duracağı bilinmeyen siyasal bir kavga tetiklenir olmuştur.
Daha da ötesi, yargının siyasallaştığı algısı büyük ölçüde yerleşir olmuştur.
Galiba bu nedenlerle Fransız devlet başkanlarından De Gaulle, “Politika, politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir” demiş.