Yeni vergi paketi açıklanmak üzere, sızan bilgilere bakılırsa vergi yükünün yine ücretlinin çalışanın, dar gelirlinin üzerine yıkılacağı gözüküyor. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alarak gerçek vergi adaleti sağlanması gerekirken, ne yazık ki bizde tersi oluyor.
Türkiye’de vergiler dolaylı ve dolaysız olmak üzere uygulanıyor. Ülkemizde ödenen vergilerin yüzde 65’i dolaylı vergi. Petrolde, ekmekte, manavda, tuhafiyecide…ödenen vergilerin tamamı dolaylı vergi. Bu vergiyi varsıl da, yoksul da eşit ödüyor. Yani patron da, kapısındaki bekçi de aynı vergiyi ödüyor. Avrupa ülkelerinde ise tam tersi, yüzde 35’i dolaylı vergi, yüzde 65’i dolaysız vergi.
Türkiye’de dolaylı vergi adı altında asıl vergi garip, guraba dedikleri yoksul ve orta halli insandan alınmakta. O da yetmezse örneğin motorlu taşıtlarda olduğu gibi alınmış vergiyi ikinci defa da alıyorlar.
İktidar bilmiyor mu? Kiraya gelen yüzde 20 stopaj son tahlilde kiracıdan çıkacak. Yine kiracı ile ev sahibi birbirine düşecek. Dünyanın neresinde görülmüş yurt dışı çıkış harcının 150 liradan 1500 Liraya çıktığı. Halkın seyahat özgülüğüne engeldir bu durum.
Kısacası her zaman olduğu gibi işin edebiyatı fakir fukaradır, Gerçek yük yine onların üzerine yıkılır. “Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete” hikayesi.
Yeri gelmişken anlatalım iki fıkra durumu sanırım özetleyecek.
MALİYECİ VE PAPAZ
Vergi denilince akla ilk maliye ile maliyeci gelir. Bir papaz ile maliyeci aynı gün hakkın rahmetine kavuşurlar; Papaz cehenneme gider, maliyeci ise cennete...Papaz duruma itiraz eder: “Ben 50 yıldır, insanların Tanrı yoluna, doğru yola gitmesi için çağrı yaptım, günde kaç defa dua ettim, ya maliyeci ne yaptı? Beni cehenneme, onu cennete nasıl gönderiyorsunuz?” diye sorar.
Yanıt gelir üst makamdan: “Hiç öyle deme, sen ne zaman kilisede vaaz versen cemaat hep uyuyordu...Fakat maliyeci ne zaman bir yere gidip defterlere baksa, herkes bildiği, bilmediği bütün duaları okuyup Allah'a yalvarıyordu”
ORMANI MALİYECİLER BASTI
Bir gün maliyeciler ormana gelmiş. Bunu gören tilki hemen kaçmaya başlamış, yolda kaplumbağaya rastlamış:
“Hayrola tilki kardeş, neden telaşla kaçıyorsun?”
Tilki soluk soluğa: “Maliyeciler ormanı bastı"
“Eee bundan sana ne?”
“Sana ne olur mu? Bende kürk, hanımda kürk, çocuklarda kürk, maliyeci bu kürklerin hesabını sorarsa!”
Tilki kaçıp giderken, kaplumbağa da koşmaya başlamış.
Leylek kaplumbağanın kaçtığını görünce yukarıdan bağırmış:
“Hayrola, ne oldu? Bu telaş neden? Kaplumbağa kardeş”
Kaplumbağa soluk soluğa: “Maliyeciler ormanı bastı"
“Eee bundan sana ne?”
“Sana ne olur mu? Bende ev, hanımda ev, çocuklarda ev, maliyeci bu evlerin hesabını sorarsa!”
Leylek başlamış süratle kaçmaya, maymun bunu görünce merakla sormuş.
“Hayrola leylek kardeş, neden telaşla kaçıyorsun?”
Leylek soluk soluğa: “Maliyeciler ormanı bastı”
“Eee bundan sana ne?”
“Sana ne olur mu? Bende yazlık ev, hanımda yazlık ev, çocuklarda yazlık ev, maliyeci bu yazlıkların hesabını sorarsa!”
Maymun da başlamış telaştan süratle koşmaya. Sonra bir ara duraksamış.
"Yahu ben aptal mıyım, ben neden kaçıyorum ki? Benim kıçım açık, hanımın kıçı açık, çocukların kıçı açık, maliyeci bize ne yapacak” demiş.
Geçmiş için bu fıkra belki yerindeydi, fakat bu defa asıl maymunun da durumu tehlikede ve o tehlike kapıya dayandı!