Bir ülke düşünün, devlet dairelerinde diplomalı cahiller koltukta oturuyor. Hastaneye gittiğinizde karşınızda duran kişinin gerçekten doktor olup olmadığından emin değilsiniz. Direksiyon başında, ehliyeti bile sahte olan birinin aracıyla yan yana ilerliyorsunuz, sadece yol vermekle kalmıyor, bir de yanınızdan geçene kadar dua etmek zorunda kalıyorsunuz. “Burası neresi?” diye sormayın. Burası senin yaşadığın güzelim ülken.
Günlerdir kamuoyunda yankı bulan sahte diploma skandalı, aslında yıllardır süregelen çürümüşlüğün gün yüzüne çıkmış halidir. Gazetelerin üçüncü sayfalarına sıkıştırılmış bu kepazelik, buzdağının yalnızca görünen yüzü. Keşke sadece birkaç dolandırıcının işi olsaydı, yakalayıp çökertirdin. Ama hayır! Bu, organize bir suç değil, organize bir çöküşün ifadesidir.
İddialara göre işleyiş şöyle: Sahte kimlikler, sahte fotoğraflar, sahte e-imzalar... Birkaç tuşa bastın mı, anında üniversite mezunusun. Ne sınav, ne ders, ne okul binası… Kapısından bile geçmeden mezun oluyorsun. “Yok artık!” demeyin. Bal gibi oluyor. Hatta öyle bir sistem ki kahvehanede çayını içerken, çay soğumadan diploman hazır. İşte çağ atlamak ben buna derim! Işık hızını yakalamak buysa, biz çoktan geçtik onları. “Avrupa bizi kıskanıyor” diyenlere hak vermemek elde değil. Paran varsa, diploma da senin, kariyer de!
Eskiden “Bu diplomayı almak için kaç yıl dirsek çürüttüm” denirdi. Şimdi “Kaça aldın?” diye soruluyor. Mezuniyet yerin Facebook olabilir, WhatsApp grubu olabilir, mesele doğru kişiyi tanımak. 30 bin liraya lise diploması, 400 bine üniversite diploması... Üstelik paket alırsan; ehliyet, diploma, ikamet izni… yanında promosyon da var, bonuslar filan!
Ama unutmayalım, bu sahte diplomaların yanında bir de gerçek kahramanlar var. Evet, her şey sahte değil. Bu büyük hizmeti bir yan meslek haline getirenler var. Kahvehanede çay verirken bir yandan diploma hazırlayan kahramanlar... Kimlik evrakı düzenleyip sahte oturma izni çıkaran gizli emekçiler... Hepsi bu tiyatronun gerçek oyuncuları.
Peki kim bu sahnenin figüranları? Ehliyet sınavını üç kez geçememişler, üniversiteyi rüyasında bile görememişler… Fark etmez! Liste ellerinde, senin gibi düşenleri tek tek buluyorlar. “Boş ver, üzülme. Biz hallederiz” diyorlar.
Eğitim artık bir hak değil, bir promosyon meselesi. Çalışmak değil, “hallederiz” demek marifet. Diploma değil, bağlantı önemli. Ve ne yazık ki, artık vicdan, en ucuz A4 kâğıdından bile daha ucuz.
Bugün devlet dairelerinde masa başında oturan, otobanlarda direksiyon sallayan, hastanede hastaya bakanların bir kısmı sahte belgelerle orada. Ve sen hâlâ yaşıyorsan, ne kadar şanslı olduğunu düşün. Çünkü bu ülkede artık yaşamak bile mucize.
Unutma; biz bu düzenin mağdurları değiliz. Biz, sustukça bu düzenin suç ortaklarıyız. Diplomalar sahte olabilir, ama bu kepazeliğin içindeki kahramanlar ne yazık ki gerçek. Evet, olayda ciddi bir gerçeklik payı var!