(Yani kendileri ölüp gittikleri halde iyilikleri nedeniyle ölümsüzleşen mutlu insanlar)
Hepimiz biliriz ki, hayır ve hasenatın pek çok çeşitleri vardır. Sonu çabuk gelen hayırlar, faydası ancak birkaç kişiye dokunan iyilikler olduğu gibi sonu gelmeyen asırlarca sürüp giden ve faydası binlerce insanlara dokunan hayırlar da vardır.
Böyle hayır müesseselerine yardımda bulunanların da kıyamete kadar amel defterleri kapanmaz.
Herkesin faydalanacağı ölmez eserler vücuda getirmek, ağaç dikmek, çeşme yaptırmak, köprü yaptırmak, hastahane yaptırmak bu kabil hayırlardandır. Lakin bunların hepsinin üstünde olan büyük bir hayır vardır ki, o da ihtiyacı olan bir yere Müslümanların ibadet edebilmesi için, onları bir araya toparlayabilmek için bir cami yaptırmak, veya yapılan bu camiye herkesin kudreti nispetinde yardımda bulunmasıdır.
Pek çok camimiz var ki, hayırseverlerin destekleriyle inşa edildi veya onarılarak, donatılarak ibadete çok daha uygun hale geldi. Bizler de buralarda toplanıp Yüce Rabbimize ibadet ediyor, güzel sözler dinliyor, memleket ve millet için hayırlı kelamlar işitiyoruz.
Ne mutlu kuru bir tarlayı ibadethane haline getirenlere veya eski bir camiyi pırıl pırıl yenileyenlere. Ne mutlu bu hayıra sebep olanlara ve bu uğurda parasını esirgemeyenlere.
Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde; “Bir kimse bir mescit yaparsa velev ki en ufak da olsa Allah ona cenneti bir köşk yapar” buyuruyor.
Böyle hayırlı işe girişen ve bu uğurda parasını, taşını ve toprağını esirgemeyen Müslümanlardan Allah bin kere razı olsun. Böylelerinin sayısını çoğaltsın. İki cihanda aziz ve şerefli kılsın.