“Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünürmüş.”
Aslına bakarsan saman alevine döndü. Bir yetkili televizyonlara çıktı. Konuşmasının içinde öğretmen maaşları da vardı. Kısa sürede unutuldu. Kimse tartışmaya gerek duymadı. Konuşmayı ciddiye alan olmadı mı; yoksa ağrımaz başını ağrıtmak istemeyenler mi söz sahibi oldu, bilemiyorum.
Çok konuşmayı sevenler boş durmaz. Onlara göre en zor işi kendileri yapar. Kazançları kesinlikle yaptıkları işin karşılığı değildir. Az çalışıp, çok kazananlar başkalarıdır. Okuma yazma bilmeyen bir amelenin, üniversite mezunu genel müdürden daha fazla para kazandığını dilinden düşürmez.
Bir başkası çıkar, polislerin çok maaş aldığından dert yanar. “Sallabaşını al maaşını” deyimini, “devletin malı deniz” sözlerini duymayan yoktur.
Sağlık çalışanlarının kazançları dillere destandır. Maaşları, fazla çalışma ücretleri, döner sermayeden elde ettikleri kazançlar konuşanlara göre harcamakla bitmez. Aynı kişiler, son günlerde onların yaşadığı sıkıntıları, onlara uygulanan şiddeti, korona nedeniyle yaşanan ölümleri duymaz. Özellikle bu günlerde hastalık dışında sağlık alanında çalışanlardan uzak durmaya özen gösterir.
İnsanlar çalışıp para kazanmak, kazandığı parayla kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak ister. Mesleki bilgiye, yapılan işin zorluğuna göre kazançlar farklı olur. İçinde bulunduğumuz çevreye, yaşadığımız döneme göre aynı meslekte çalışanlar farklı kazançlar elde edebilir. Bir zamanlar çok para kazanmak isteyenler kesinlikle devlet memuru olmak istemezdi.
Komşunun tavuğunu kaz olarak gördüğümüz gibi sürekli olarak başkalarının kazançlarını çok fazla görürüz. İnsanların kazançları artarken farkında olmadan giderleri de artar. İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un maaşı sadece yedibuçuk liraydı. Gün geldi herkes milyoner oldu. Cebimizde taşıdığımız bozuk paralar bile milyonerdi. Tarih, tekrarlardan ibaretmiş. Aynı günler bize çok uzakta değil.
Farklı meslek alanlarında çalışanların maaşlarını konuşacağımıza; ortak sorunlarımıza çözüm yolları aramayı bir türlü öğrenemedik. Üreticilerin satamadığı, zarar ederek satmak zorunda kaldığı temel gıda maddelerini ortalama on katı daha pahalı olarak yemek zorunda kalıyoruz. Bu türden sorunlara çözümler bulunursa bizlerin maaşları artmaz, ancak giderlerimiz azalabilir.
Öğretmen maaşları, tatilleri, yaptığı işin kolaylığı dillerden düşmez. Onları bankamatik memurları olarak görenlerin sayısı az değildir.
Laf olsun diye konuşmak yerine mesleklerin önemini, sorunlarımızın çözümündeki yerini ciddiye almayız. Hastamız olursa en iyi doktoru, başımız sıkışırsa en iyi avukatı bulmaya çalışırız. Karşılaştığımız her sorunda o meslek dalında en iyi uzmanı ararız. İlkokulda en iyi okulun en iyi öğretmenini aramakla işe başlarız.
Sorunlarımıza çözüm bulan her meslek dalında çalışanların uzun süreli bir öğretimin yanı sıra yorucu bir mesleki eğitimden geçtiğini düşünmek istemeyiz. Yıllar süren sabırlı çalışmanın içinde anne ve babaların özverili çabalarını görmezden gelemeyiz. Her meslek dalında iyi bir elemanın mutlaka iyi bir eğitim ve öğretimden geçmesi gerekir. Öğretmenin küçümsendiği bir eğitim ve öğretim mümkün değildir.
Çok okumuşla, askerlik yaparken “Ali mektebinde” okuma yazma öğrenenlerin ortak buluşma noktaları kesinlikle öğretmenlerin çok tatil yapmaları, çok fazla maaş almalarıdır.