Dünya eski düya değil. Yeni anlayışların, teknolojik ve iletişimin hızlı gelişmesi sonucu insanları şaşırtacak derecede ileri seviyede buluşların sebebi ile haber alma teknolojisinin fezayı fethettiği bir zamandayız. Böyle eski düşünce ve alışkanlıklarımız dumura uğramış yani dünya globalleşip sanki bir köy haline gelmiştir. Böylece milletlerin, devletlerin tek tek hareket etme devri kapanmış, teknolojik gelişmelere dayalı bütün dünyanın toplumsal olarak beraberce hareket etme zorunluluğu doğmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler mesajında “Dünya beşten büyüktür” sözü işte bu gelişmelerin ve değişmelerin sonucu dünyayı 5 tane devletin yönetiminin mümkün olmayacağını anlatmak için söylenmiş, gerçek bir ifadedir.
Öyleyse, yeni dünya düzeni buna göre dizayn edilmeli, hakka, hukuka, adalete, eşitliğe dayalı ortak bölüşüm ve paylaşımın sağlandığı, sömürü düzenine son verilerek insan insandır, yaratılışta ve yaşayışta eşitlik esastır, yılanın kanı da kan, kölenin kanı da kan, kralın, zenginin, fakirin kanı da kırmızı kandır. Öyle ise insan Allah’ın en yüce varlığıdır anlayışı dünyaya hakim kılınmalı, dünya düzenini yok eden adaletsizliklerin ortadan kaldırılması, yüce Allah’ın cc hazretlerinin ifadesi ile “bir oğlak bile ana karnına düşmeden onun ve onun gibilerinin rızkının yaratıldığının ve bu hakkın sahibine verilmesinin şart olduğu gerçeğine dayalı adil ve kalıcı bir düzenin kurulmasının zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Bunun gerçekleşmesi için de topyekün ne yapılması gerekiyorsa, hemen yapılmalı ve dünya huzura kavuşmalıdır.
Bunun ön şartları nelerdir;
Ayırımcılıktan vazgeçilmeli, ütopyatik, hayalci zihiyete son verilmelidir. (Yahudiliğin, İsrail’in idealleri gibi, bir milleti yok edip onun on bin yıllık vatanına el konulması gibi) demek ki insanlığın, iyi ve düzenli olması, insanlığı kurtuluşa, huzura kavuşturacak bazı şartların yerine getirilmesi ile işe başlanılmalı, tüm milletlerin bu şartlarda önce anlaşmaları temin edilmeli, bunun ön şartı ise dünyada aç, açık, bi ilaç hiç bir toplumun ve şahsın kalmaması için insani yardımların sistematik olarak sağlanması ile işe başlanılmalıdır.
1-İnsanlar tarafından tam bir olgunlukta iman-inanç hükümlerine inanıp onlara bağlanıp ortak asgari müşterekte birleşmeleri ve bizzat yaşamaları, doğrusu eğrisi ile bütün dini inançları dışlamadan hak, hakikat, gerçekleri gözardı etmeden müşterek bir metinde anlaşmaları, yani insanlar birbirlerine saygılı olmalıdırlar ve bunu Anayasal hak olarak benimsemeli ve uygulamalıdırlar. Çünkü, ulu yaratanın emri, inançların tensibi, seçimi, hür ve serbest irade ile olması kesin esastır. Zorla hiç bir inanç sağlanamaz, devamlı olamaz, asla da makbul sayılması illaki yürekten olacaktır.
(SÜRECEK)