Hz. Muhammed SAV., Hz. İsmail soyundan gelen en yüce peygamberdir. Beni İsrail peygamberleri (Hz. Yakup, Yusuf, Şuayb, Lut Hut Salih, Hz. Musa A.S.ler) ise Hz. İshak’ın soyundan gelmişlerdir.

Hz. İbrahim, Babil krallarından olan ve adlarına Nemrut denilen putperest krallarla mücadele etmiştir. Nemrut putperest ve kendisini ilah-Tanrı ilan etmiş, putunu, heykelini yaptırıp tapınakları putlar ile doldurmuştur. Put yapmak bir sanat halini almıştır. Hatta Hz. İbrahim’in babası ayette bildirildiğine göre put yapıp satan ve onun kazancı ile geçinen birisidir. En’am suresinin 74. ayeti Hz. İbrahim ile putperest olan babası Azer’in münakaşasından bahseder. Yine bu surede 75-76-80. ayetler de konu ile ilgilidir.

Hz. İbrahim’in putlara karşı ulu Allah’ın emri olarak ortaya koyduğu tavrı nedeni ile kral Nemrut’un tepkisini çeker. Sorun büyük, Hz. İbrahim tapınaktaki putları kırar, hakkında ölüm fermanı çıkarılır. Urfa’da bugünkü Balıklı göl denen yerde halka zorla odun çektirilerek dere dolusu odunlar ateşlerin ve Hz. İbrahim ateşe atılacak, amma ateşe yaklaşılmaz. Neticede mancınık denen bir aletle Hz. İbrahim ateşe atılır. Bunlar ayetlerle sabittir. Ulu Allah’ın emri ile ateş İbrahim’i yakmaz. Çünkü ateşe yakma özelliğini veren yüce Allah ‘İbrahim’imi yakma’ emrini vermişti ve ateş Hz. İbrahim A.S.i yakmadı. Kenarlarında alevler semaya yükseldiği halde, ateşin ortası cennet bahçesi gibi oldu. Sular, ağaçlar, çiçekler, kuşlar vs ile güllük gülistanlık olmuştur. Enbiya Suresi 58. ayetten 71. ayete kadar bu olay anlatılır. 69-70. ayetler: “Gulnâ, yânâru kûni berden ve selamen alâ İbrahim.” “Ey ateş İbrahim’imi yakma, onun için serinlik ve esenlik ol dedik” Böylece ona kurulan tuzakları bozduk. O tuzağı kuranları hüsrana uğrattık” buyurulmuştur.

Daha sonra çok acıklı olaylar oluyor. Nemrut’un saltanatı sallanıyor. Halk Hz. İbrahim’in yüce dini olan İslam’a giriyor. Nemrut, Hz. İbrahim’i öldürmekte kararlı. Hz. İbrahim kendine iman edenlerle beraber Allah’ın emri ile Harran’dan Mısır’a hicret emrini alıyor. Nemrut güçlü imparatorluk ordusu ile Hz. İbrahim’in peşine düşüyor. Ulu Allah Hz. İbrahim’i ve inananları Nemrut’un zulmünden korumak için milyarlarca sivrisineği Nemrut’un ordusunun üzerine salıyor ve hepsini helak ediyor. Neticede Nemrut kaçıp sarayın muhkem bir odasına saklanıyor. Rivayete göre topal bir sivrisinek onun peşine düşüyor. Odanın her tarafını sımsıkı kapatan Nemrut’u odanın anahtar deliğinden içeri girip Nemrut’un burnunun deliğinden girip beynine yerleşiyor. Nemrut’un beynine yerleşen sinek onu çıldırtıyor. Başını kızgın demirlerle dağlıyorlar, tokmaklarla başına hafif hafif vurmak sureti ile Nemrut’u rahatlatmaya çalışıyorlar. Ama nafile. Hiç kimse ulu Allah cc. Hazretleri ile harp edemez. Neticede hizmetli bir tokmak vuruşu ile Nemrut’u gebertiyor. İşte her zalim mutlaka ve mutlaka zulmünün cezasını bulur, o da buluyor.

Hz. İbrahim A.S. Mısır’a gidiyor. Oranın kralının teveccühüne mazhar oluyor. Hz. Sare validemizle evleniyor. Mısır kralı kendi hizmetinde bulunan çok afif, temiz ve asil hizmetçisi olan Hacer validemizi de Hz. Sare’ye hediye ediyor. Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Filistin’e geliyor. Aradan uzun zaman geçiyor. Hz. Sare’nin çocuğu olmuyor. Hz. Sare kendi hizmetçisini Hz. Hacer’i Hz. İbrahim A.S.ye nikahlıyor. Hz. Hacer’den Hz. İsmail A.S. doğuyor. Hz. İsmail bir iki yaşına gelinceye kadar sesini çıkarmayan Hz. Sare buna tahammül edemiyor ve Hz. İbrahim’in yine ulu Allah’ın emri ile Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail’i Mekke’ye götürüp Kabe’ye yerleştirip geri Filistin’e dönüyor. Kuş uçmaz, kervan geçmez kabilinden Hz. Hacer ve yavrusu Hz. İsmail’i orada bırakıyor ve ulu Allah’ın kendilerini koruyacağını da onlara bildiriyor. İbrahim suresinin 37. 38. 39. ayetlerinde bu olay anlatılıyor ve Hz. İbrahim Hacer ve İsmail’i dua ederek Hz. Allah’a emanet edip geri Filistin’e dönüyor.

Görünürde çok zor bir olay olarak görünse de, ulu Allah’ın gücü ve iradesi asla tartışılmaz O her şeye kadirdir. Görüleceği gibi, kupkuru çöl olan Kabe’nin avlusundan Zemzem’i çıkarmak suretiyle kudretini ve rahmetini Hz. Hacer ve yavrusu Hz. İsmail’in şahsında insanlığa ilan etmiştir.

Bu arada Hz. Hacer ve Hz. İsmail kutsal kişilerdir. Yüce Allah bunlara birçok mucizesini, -olağanüstü olaylar, fizik ötesi haller- göstermiş. Hac ibadetinin yapılışına esas olan işler şekillenmiştir. Mesela; Zemzem ve Say olayı önemlidir. Kurban, Haccın vaciplerindendir. SAY da öyle.

Zemzem suyunun serüveni ilginç bir olaydır. Hz. İbrahim hanımı Hacer ile oğlu Hz. İsmail’i Kabe’nin avlusunda Allah’a emanet edip Filistin’e dönünce, bir ana ve yavrusu şiddetli susuzluk çekiyorlar. Hz. Hacer, Hz. İsmail’i –bebek- şimdiki zemzem suyunun çıktığı yere bırakıp yakında su arıyor ve Kabe’ye 100-150 metre uzaklıktaki Safa tepesine çıkıyor. Hem su var mı diye etrafa bakıyor, hem de çocuğunu gözlüyor. Sonra 350-400 metre mesafede olan Merve tepesine doğru koşuyor. Safa’dan Merve’ye 4 kere gidiyor, 3 kere Safa’ya geri dönüyor. Hacer validemizin bu hareketi Haccın esasından olan –vacip- Say olmuş oluyor. Hz. İsmail olduğu yerde tepiniyorken, yerden Zemzem fışkırıyor. Gökte kuşlar dolaşıyor. Kuşları gökte gören Hz. Hacer oğlunun yanına koşuyor. Bir de ne görsün? Çocuğun tepindiği yerden su fışkırıyor ve akıyor. Önüne kumdan set yapıyor. Su, seti yıkıp akıyor. O zaman Hz. Hacer durdur anlamında Zemzem, durdur ey mübarek diyor. Böylece Zemzem olayı ortaya çıkıyor. Bu durumda tahminen 4 bin-5 bin senedir akıyor, eksilmiyor çoğalıyor. Dünyanın her tarafına taşınıyor. Dünyada görülen açık mucizelerden birisi de Zemzem suyudur.

Hakkında gerçek ve efsanevi birçok bilginin bulunduğu zemzem hakkında R.S AV.in de mübarek sözleri vardır.

“Zemzem ne maksatla içilirse Allah onu ihsan eder” Hz. Hacer ve Hz. İsmail bu mübarek sudan içmişler, hem açlıkları hem de susuzlukları gidermişlerdir. Kabe’nin yakınında yaşayan Cürhüm kabilesi bu mucizeyi görmüşler, Zemzem suyundan dolayı Hz. Hacer ve Hz. İsmail’e sahip çıkmışlar. Bu mübarek insanların kutsallığını görmüşler, bilmişler ve takdir etmişlerdir.

(SÜRECEK)