Eski zamanlarda, bir adam şehrin surlarının dibinde bekler ve gelen giden yolcularla sohbet edermiş. Bir gün yine surların dibinde beklediği sırada, yoldan geçen bir yolcu kendisine seslenerek “Hey dostum!" demiş "Söylesene, bu şehirde yaşayan insanlar nasıldır, burası yaşanmaya değer bir yer midir?” diye sormuş. Buna karşılık surların dibinde bekleyen kişi ona dönerek şu soruyu yöneltmiş “Peki ya senin geldiğin yerde insanlar nasıldı?” Yolcu da “Aman aman” demiş , “Herkes o kadar kötü, o kadar hırslı, o kadar düzenbazdı ki, kendimi buraya zor attım.”demiş.
Bunun üzerine adam “Buradaki insanlar da öyledir.” demiş. “Varın siz yolunuza devam edin. Bu şehrin size verebileceği hiçbir şey yok.” demiş. Günün birinde başka bir yolcu gelmiş ve o da surların dibinde oturan adama selam vererek aynı soruyu sormuş. Adam da soruyu soran kişiye dönüp ona soru ile karşılık vermiş. Soruyu soran kişi ise şu şekilde cevap vermiş “Bizim geldiğimiz şehirde insanlar iyi, cömert ve yardımseverdiler ve biz orada çok mutluyduk.” diye cevaplamış. Surların dibinde bekleyen adam, “O halde girin ve şehrin tadını çıkarın, zira bu şehrin ahalisi de öyledir.” demiş.
“Herkes dünyayı değiştirmek ister ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez.” diyen Tolstoy da muhtemelen bunu anlatmak istemişti.
“Dünyada değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”derler. Ancak çoğu insan, çoğu zaman kendilerini, kendi tutum ve davranışlarını değiştirmeden sadece bir şeylerin değişmesini bekler; bu da olması imkânsız bir durumdur.
Her değişiklik için çaba, uzun süreli istikrar ve güçlü bir motivasyon gerekir. Bugün şöyle bir baktığımızda etrafımızın, sadece elinde bazı imkânlara sahip olunca bir şeyleri yapabileceğini söyleyen insanlarla dolu olduğunu görebiliriz. Ancak, genel itibari ile bu insanlar kendilerini kandırıyorlar. Hayat hiç kimseyi bulunduğu noktalara kolay kolay getirmedi. Elbette ki bazı insanlar şanslı olabiliyor ama hayatın kendilerinden fedakârlık ve çaba sarf etmesini istediği, böylelikle büyük işler başarmış insanlara baktığımız zaman önemli bir kısmının dünyaya çok da şanslı olarak gelmediklerini görüyoruz.
O nedenle mevcuda baktığımızda önemli olan elindeki imkânlarla neleri başarabildiğinizdir.
Değişim için birilerinin size imkân sağlamasını beklemektense bulunduğunuz zaman diliminde kontrol edebileceğiniz ve etki sahibi olduğunuz bir şeylerin var olduğunu bilerek hareket edin. Kiminiz iş yerinizdeki ofisinizden, kiminiz yaşam düzeninizden başlayarak değişimin bir parçası olsun.
Unutmayın! Hepimiz çocukken minicik adımlarla ilerlemeyi öğrenirken, aslında, gelecekte hayal ettiğimiz büyük mücadelelerin hazırlığını yapıyoruz. Onun içindir ki attığımız her minik adım gelecekteki büyük başarıların hazırlığıdır.
Hayatın size nasıl baktığı değil, sizin hayata nasıl baktığınız önemlidir.
* * *
Bu haftaki yazım “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü”ne denk geldi. Bu özel gün vesilesiyle bundan tam altı yıl önce “Türkiye Geçilmez!” diyerek 15 Temmuz 2016’daki terör saldırısına karşı koyarken şehit olan kardeşlerimizi bir kez daha rahmetle yâd ediyor, gazilikle şereflenen kardeşlerimize de sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.