Hasret kokusu

Bir çöl tanesi bıraktık

Denize

Sim tenli

Kokusunu hasretin

Erken doğan aydı

Gören bunu

Bir buse bırakırken

Ufkun kızıllığına

Rüya içinde hep

Rüyaydı

Kanat sesleri

Onca harfin

Alnı kızıl çatkılı

O düş

Kurgusu gerçeğin

Hasretin kokusuyla

Kaç harf saklar ki

Işık

Söylemek’çün ol hasreti

Ebruli vaktinde sevginin

Söz uçar, koku kalır...

Ahmet İLBARS

Hasret kokusu bizi yıldırım hızıyla geçmişe götürür, o anı yeniden yaşatır...

Sanki o koku belleğin istem dışı bir anahtarı olur. Yol kenarındaki ıhlamur ya da bir evin bahçe duvarından sarkan hanımeli ya da yaseminin kokusu bir an bizi çocukluğumuza götürüverir...

Beklenmedik bir yer ve zamanda duyduğumuz bir parfüm kokusu da bizi eski bir sevgiliye savurur... İşte o anda duyarız hasretin kokusunu biraz üzgün biraz mahcup...

Hasret Kokusunu en iyi duyuran bir film var bilirsin: Al Pacino’nun Kadın Kokusu filmi.

Seyretmediysen mutlaka seyretmelisin. Seyrettiysen de bu şiirin hatırına bir daha seyretmelisin.

Söz hasretden açılınca Orhan Gencebay’ın  Hasret Rüzgarı şarkısı da beni çok etkilemiştir. Yurtdışında sürgünde ya da gurbette olanların  bu şarkıyı TRT radyosundan istek yaptıklarını hatırlıyorum.

Ebruli...

Bu sözcük beni çocukluğumun mağaza günlerine götürdü.

Ebruli koton yumaklar, ibrişimler, floşlar...

El emeği göz nuru iğne oyalarında, oda takımı nakışlarında  ne hoş işlenirdi.

İbrişimlerin o sedefimsi ve ipeğimsi dokusunu ve renklerini çok severdim. Ne de olsa orlon ve naylon gibi petrol ürünü değil halis ipekti aslı.

Çorum’un avlulu evlerinde mutlaka dut ağaçları olurdu. Dut yapraklarıyla beslenen ipek böceklerinin yetiştirildiği...

Ebruli, gökkuşağını çağrıştır hep ama Çorum’da çocukluğumda çok duymazdım bu sözcüğü onun yerine ‘ebemkuşağı’ ya da ‘eleğimsağma’ kullanılırdı. Şimdilerde iyice yok oldu bu sözcükler.

Çocukluk yıllarımda radyodan ‘ibrişim örmüyorlar oy oy sevmişim vermiyorlar dayanamam ben...’ diye başlayan o hareketli türküyü çok severdim ve  dinlerken hep Mağazadaki ibrişim kutularından dökülen o çile çile rengarenk ibrişimler geçerdi gözümün önünden. Sadece ibrişim sözcüğünü duymak ile ona dokunmuş olmanın farkı bu türküyü sevmiş olmamın nedeni olmalı.

Hasret kokusu aradan 60 yıl geçse de belleği tazeledi, zamansızlığı hissettirdi...Var ol üstadım gönlüne sağlık.