Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 10 Haziran 1946’da Sedat Simavi tarafından kurulmuş.
Sedat Simavi’den sonra başkanlığı, Cevat Fehmi Başkut, Burhan Felek, Nezih Demirkent, Necmi Tanyolaç, Nail Güreli ve Orhan Erinç üstlenmiş… 2013 yılından beri de Turgay Olcayto…
Çorum Gazeteciler Cemiyeti’nin 16 yıl başkanlığını yaptım ya, benim Türkiye çapında meslek örgütlerinin etkinliklerine katılmam, Nezih Demirkent (1982-1992) dönemine rastlıyor.
Rahmetli Demirkent’in İstanbul Tarabya Oteli’nde düzenlediği toplantı, mesleki örgütlenme adına pek çok “ilk”e sahne olmuştu. Örneğin Basın Vakfı kurulmuştu.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu ise, Nail Güreli (1994-2001) döneminde gerçekleşti.
Nail Ağabey, adım adım Anadolu’yu gezip Federasyon’un öncülüğünü yaptı, ama kendisinin başkanı olduğu cemiyet, Federasyon’da yer almadı. Zira, Türk basını “İstanbul” demekti ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de, İstanbul’un cemiyetiydi. Türkiye’nin tamamı, İstanbul’un yarısı etmiyordu. Cemiyet Yönetim Kurulu, Nail Ağabey’in çabalarına rağmen, “Ankara’nın arkasına mı takılacağız?” diye Federasyon’a katılmama kararı aldı.
Federasyon’un Kurucu Başkanı, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Başkanı Nazmi Bilgin oldu.
Ben de “Kurucu Başkanlar” arasında yer aldım.
Nail Ağabey’le, başkanlığı döneminde çok yakındık, ama O’nun Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı döneminden daha önce “ağabey-kardeş” dostluğumuz oluşmuştu.
Milliyet’te köşe yazarıydı ve seçim dönemlerinde, seçmenin nabzını tutmak üzere, bu bölgeye kendisi görevlendiriliyordu. Daha doğrusu, ilk görevlendirmeden sonra, kendisi bu bölgeyi ister olmuştu.
Çorum’a gelişinde önce bana uğruyor, sonra çarşıda-pazarda halkı dinliyor, siyasilerle görüşüyor, en az bir akşamı ise yine birlikte paylaşıyorduk.
Bir, iki, üç seçim derken…
“Bir dahaki seçime de gelirsem, aday olarak gelirim!” dedi bir gün.
Ben de gazeteye yazdım tabii…
Gazetecilik anılarını kitaplaştırırken, benden o haberin kupürünü istedi.
Çok hoşuna gitmiş, pek çok yerde de anlatmıştı…
Bir akşam da Ata Restaurant’da yemek yerken, “Sanatçının repertuarında acaba, ‘Çanakkale içinde vurdular beni’ var mıdır?” diye sordu.
Ben de sanatçıya sordum; “maalesef” dedi…
Bir boşluktan istifade, sesimi Hasan Mutlucan gibi kalınlaştırarak, ben söylemeye başladım Çanakkale’yi…
Henüz Nail Ağabey tepki vermeden, sanatçı mikrofonu kaptı:
“Mehmet bey, herkes kendi işini yapsın!”
Öyle gülmüştük ki…
Her bayramda, özel günde telefonla konuşur, karşılıklı hal-hatır sorardık.
O’nun kaybının ardından, “Nail abi de beyaz atına atlayıp gitti” diye yazdılar.
Tüm güzel insanlar gibi…
Hayatı boyunca kaleminden başka bir şeyi olmamış, dürüstlük timsali, yüreklice, hep inandığı şeylerin kavgasını vermiş bir insandı.
Televizyonda alt yazı geçtiği an, birlikte çok oturduğumuz Orhan Erinç’e ve Turgay Olcayto’ya başsağlığı mesajları attım.
Ama, içimde kocaman bir boşluk oluştu ki, onu atmam herhalde kolay olmayacak.
Nail Güreli, Türk basınının çok büyük değerlerinden biriydi.
Seni unutmayacağım Nail Ağabey!
Mekânın cennet, ruhun şâd olsun.
Tanrı rahmetini esirgemesin.
Nail Güreli’nin cenazesi, seçkin bir katılımla, Cuma günü İstanbul’da toprağa verildi.
Yıl 2000, aylardan Haziran…Hitit Festivali’nin 20’ncisi düzenleniyor. Dönemin Çorum Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Yolyapar’ın yönetiminde düzenlenen basın sorunlarının değerlendirildiği panele, tanınmış gazeteciler Nail Güreli, Leyla Tavşanoğlu, Mustafa Balbay ve Tuncay Yıldırım katılıyorlar. Sonra da Festival’e katkıda bulunanlara plaketle teşekkür ediliyor.
NOT:
Ali Alakoç kardeşim, Çorum’un kültürel ve sanatsal yaşamına ilişkin zengin arşiviyle, tek başına bir “kurum” adeta…
Ben, kendi resimlerimi bile Ali’de bulabiliyorum.
Sağolsun, Nail Ağabey’le ilgili resimleri ve kupürleri de, beni saatlerce arama zahmetine sokmadan ulaştırdı.
İyi ki varsın Aliciğim.