KUL HAKKI HARİÇ BAĞIŞLANMAYACAK
GÜNAH YOK, YETER Kİ İMANDAN ÇIKMAYIN
“Namazı kılınır, Müslüman mezarlığına konur. Hatta cemaat itiraz etse, 100 kişiden 99’u bu kişi Müslüman değil dese, içlerinden birisi ben bu kişiyi caminin şadırvanında, caminin avlusunda gördüm dese, 99 kişiye değil, o bir kişiye itibar edilir. Ha böyle düşünmekle bu kişi imanı yoksa namazını kılmakla mümin olur mu. El cevap; olmaz. Ama onu Allah bilir. Bize düşen Hüsnü zan, iyi niyet, iyi düşüncedir. Biz bunu biliriz” diye Edison’un imanını soran mühendise böyle cevap verdi Hakkı abimiz.
Biz insanları cehenneme koyma memuru değiliz. Onları cehennemden koruma, kurtarma için çaba harcamalıyız. Bu bakımdan iman paha biçilemeyen ve müşterisi Allah olan bir cevheri hakikidir. Onun değerini Allah bilir. Bize düşen bu cevherin değerini bilip onu korumaktır. Onun için de şu hususlara dikkat edeceğiz;
İmanın sağlamlık testinde 3 ana kural vardır.
İmanın geçerli olmasının şartları üçtür.
1.Kural: İman yeis halinde olmamalıdır. Bu ne demektir? Gayba iman esastır. Ama insan gaybı bilmez. Ancak Allah bilirse bilir. Peygamberler gibi. Müslüman olsun veya olmasın Kur’an’da insanların ölürken ebediyetlerinin onlara gösterileceği, gözünün gayb perdesinin açılacağı bildiriliyor. İnsan yerini görünce yeri cehennemse “ben yanılmışım, iman ediyorum demesi” bir mana ifade etmez. Bu ümitsizlik, korku sonucu bir imandır ki, makbul olmaz . Firavun için Kur’an’da “Ennarü yuğradüne aleyha gudüvven ve aşiyya” Yani; Biz Firavuna ölümünden sonra kıyamete kadar, kıyametteki azabını, sabah ve akşam ona gösteririz. O da aman kıyamet kopmasın der. Yine başka bir ayette de, biz insanların gözlerinden perdeyi kaldırırız, onlar yerlerini görürler, şeklinde ve hadisi şeriflerde de bu konular açıkça belirtilmiştir.
İşte bu andaki imana yeis imanı denir. Örnek olarak Firavun gösterilir. Firavun Kızıldeniz’de boğulurken, cehennemdeki yerini görmüş, Yunus suresinde Hz. Musa’ya karşı Amenet benü İsraiil. Musa’nın rabbine iman etti denilmektedir ki, artık bu son pişmanlığın fayda vermediği bir andır. İşleri geciktirip son ana bırakmak hiç bir zaman iyi değildir. Her zaman yetişemeyebiliriz. Hele de imanı geciktirmek asla olmamalıdır. İman hür iradeye bağlı bir inançtır.
2.Kural (iman testinin ikinci kuralı):
Müminden inkara ve tekzibe sebep olacak bir alamet zuhur etmemelidir.
Din ve dince kutsallığı kesin delillerle bildirilen inanç esaslarından hiçbirisini ayırmadan inanmaktır. Örneğin; Allah’ı ve bütün kitapları peygamberi tasdik edip Hıristiyan ve Yahudiler gibi Hz. Muhammed SAV.i kabul etmeyenler, imanlı sayılmazlar. Bu Hz. Muhammed SAV.i kabul edip İdris A.S.i kabul etmemek de küfürdür. Neden, çünkü bunları kesin emirlerle inanılması gereken hususlardandır da ondan. Yine uyuşturucuların haramlığına inanıp, az kullanılırsa, az içilirse haram olmaz. İki bardak içmekten ne çıkar, haram mı olurmuş derse ok yaydan çıktığı gibi imandan çıkar. Ha, evet bunun azı da çoğu da haramdır. Ama rabbim inşallah affeder. Ben de bundan kurtulurum der, inkâr göstermezse imandan çıkmaz. İşte onun için diyoruz ki, aman ha aman, sakın ha sakın ne kadar günahkâr olursanız olun, ümidinizi yitirmeyin. İnkâra düşmeyin. Allah’ın (kul hakları hariç) bağışlamayacağı günah yoktur.
Üçüncü kural; a) Kibirinden ibadetleri veya bazılarını terk etme. B) Allah’ın rahmetinden ümidini kesmektir.
Burada da (a) şıkkında kibir Allah’a mahsus bir sıfattır. Az çok insanlarda bulunur ama bunu ön plana çıkararak Allah’a secde etmeyi ar edinmek küfür alametidir. Dini hükümlerin hepsinin güzel olduğunu tasdik edip, ifasında inat gösterilmemelidir. İbadetlerin hepsini güzel görmeli, hepsinin ifası için çalışmalıdır.
SÜRECEK