Saat 24’te;
merakları kışkırtan bir sunucu okumuştu
kazanan numaraları ballandırarak…
Ancak;
Vurmamıştı kimseye,
beklenen ikramiye.
Boşa çıkmıştı umutlar.
Boşa gitmişti iki buçuk liralar.
Damlaya damlaya göl olmuş,
birilerinin havuzuna dolmuştu
biriken paralar.
“Umut fakirin ekmeğidir” ya;
“Ye memet ye!” denir ya;
sarkmıştı umutlar gelecek yıla.
Canı sağ olana.
O gece Çıkrık Köyünde,
sizin çayevinde,
İşte böyle girilmişti yeni bir yıla.
* * *
Yine o gece:
Kan uykudaydın
ananın sarsmasıyla uyandığında.
“Kalk oğlum kalk!”
diyordu anan, acılı bir sesle.
“Gurbete gidiyor baban.
Kalk da yolcu edelim onu.”
Şaşırakalmıştın duyduklarınla.
Neredeydin?
Ne oluyordu?
Baban niye gidiyordu?
Silkinerek kendine geldin.
“Niçin”? dedin.
“Neden,
niye?”
Anan:
“Borç gırtlakta oğul!” dedi.
“Uçan kuşa borçlu baban.
Para ise gurbette,
çalışıp kazanana.
Baban da
aslan ağzından
ekmek kapmaya gidiyor gurbete.
Kalk oturma,
hadi davran da
yolcu edelim onu.”
Dar geçimliydiniz,
boçluydunuz ama
bilmiyordun doğrusu
bu denli olduğunu.
Toru topu birkaç anavulluk
iki üç parça bahçeyle;
üç beş dönümlük bağınız vardı;
Kovanınönü ile Alipaşa’da.
Arazi dersen hak getire.
Yok denecek kadar azdı.
Yani; yeygiliğinizi bile çıkarmazdı.
Satın alırdınız,
ekmeklik ekininizi.
Onun içindir ki baban,
katipliğini yapardı çevre köylerin,
aklın erdi ereli.
Katiplikten de
beş on kuruş para kazanırdı
karınca kararınca.
Demek ki
yetmezdi geliratınız.
Çünkü;
gider çok, gelir azdı.
Üstüne üstlük,
yedi kişilik horantaydınız
babanızın başında.
En küçüğü sıfır,
büyüğü yirmi bir yaşında.
Küçük ağabeyin,
Köy Enstitüsüne
geçen yıllarda girmişti.
Öğretmen olmasına da
iki buçuk yılı kalmıştı.
Büyük ağabeyinse,
Köy enstitülü öğretmendi
komşu ilin bir köyünde.
Daha üç hafta önce
yapmıştınız düğününü,
isteğince, gönlünce.
Mevcut borç ta düğünle
kabarmıştı iyice.
Babansa;
gurbete gidiyordu bu gece.
Ağabeyin okuyup
bulmuştu işini,
aşını,
eşini.
Zaman içinde, sizleri de okutup
bir baltaya sap etmek istiyordu baban.
“Bunun içindir” diyordu,
“tüm çabam.”
Eğer yoksa köyde varın, varlığın.
Sonuna dek sürecektir
geçim darlığın.
Baca başındaki
yedi mumlu petrol lambası,
loş aydınlığıyla,
hüzünsü bir ayrılık
havası veriyordu evinize.
(SÜRECEK)