Kanada’da bir adam ekmek çalmaktan tutuklanıp mahkemeye sevk edilmiş.
Yaşlı adam, suçunu kabul edip itiraf etmiş.
Ve yaptığı hatayı şöyle açıklamış:
“çok acıkmıştım neredeyse açlıktan ölecektim.”
Hakim şu kararı vermiş:
“Sen hırsızlık yaptığını biliyorsun ve ben seni on dolar tazminat ödemene hükmediyorum. Bu parayı haliyle ödeyemeyeceğini bildiğim için senin yerine ben ödeyeceğim.”
Duruşma salonunda herkes susmuş, hakim cebinden on dolar çıkarmış ve mahkeme görevlisinden ihtiyar adamın tazminatı olarak hazineye yatırılmasını istemiş.
Ardından ayağa kalkmış ve salondakilere hitaben:
“Hepiniz suçlusunuz” demiş…
Salonda derin bir sessizlik olmuş…
Herkes, sözün devamını merakla beklemiş.
“Zira sizler bu şehirde öylesine duyarsız, öylesine vicdansız, öylesine hak ve hukuktan yoksun yaşıyor ve yönetiliyorsunuz ki, bu adam açlıktan hırsızlık yapmak zorunda kalıyor.”
Durmuş, soluk almış ve sözlerine noktayı koymuş:
“Bu herkese ders olmalı. O nedenle her biriniz onar dolar ceza ödemelisiniz.”
Duruşma salonunda 480 dolar toplanmış ve toplanan parayı hakim yaşlı adama vermiş.
Bu yaşanmış olayı, neden anlattım.
Denk geldiği için değil.
Bizde bir söz vardır.
“Komşun açken, tok yatma.” diye…
Evet, Kanada’da ve dünyanın her ülkesinde aynı olay ve benzerleri yaşanmış olabilir.
Yaşanmıştır da…
Kovit-19 salgını bize şunu da gösterdi.
İnsanlar önce devlete muhtaç hale geldiler.
Sonra da komşu - eş - dost ve akrabalarına…
Çok şükür ki, aç ve açıkta kalan olmadı…
Çok hoştur ki, ekmeğe muhtaç olan çıksa bile, pek gerek görülmedi ve ekmekler hep askıda kaldı…
Ve sonuçta şunu da anladık ki insan da, yönetimler de hak- hukuk sınırları içinde kalmalı.
Herkes ama herkes çevresindekilere bakmalı, dikkat etmeli
İyi bir insan olabilmek için, önce iyi bir kalp gerekir.
Bu asla unutulmamalı.