Asgari ücret açıklandı, 22 bin 104 Lira oldu. Ancak 23 bin 256 lira olan açlık sınırının bile altında kaldı. Yoksulluk sınırı ise 71 bin 48 lira. Açıklanan rakam beklenenlerin çok altında. Kısacası dağ fare doğurdu bile diyemeyeceğiz.

Asgari ücretli düşünüyor, bu para ile ay sonu nasıl gelir? Haliyle her kesimden asgari ücrete karşı tepkiler yükseliyor. İktidar ise; “Kusura bakma para yok, biz paraları bitirdik, en iyisi size Emevi Camii verelim, durumu idare edin” diyor.

İyi de Türkiye’de yaklaşık 7 milyona yakın asgari ücretli var. İktidar mensuplarının tümü gidip Emevi Camii’nde namaz kılsa asgari ücretlinin karnı doyacak mı?

İktidar döneme göre kurusıkı atmayı çok seviyor. Bir dönemde tutturdular Ayasofya’yı cami yapacağız. Oysa Ayasofya’nın bir tarafı zaten camiydi. Normal zamanda, namaz saatlerinde orası bile dolmuyordu. Ne var ki halkın dini duygularını sömürmek için Ayasofya cami olacak diye tutturdular. Yaptılar da, Ayasofya’nın tamamı cami ilan edilince o gün İstanbul’un ara sokakları bile doldu. Hamaset nutukları havada uçuşuyordu. Sonra baktılar ki cami olunca yeşil dolarlar gitti. Turizm amaçlı Ayasofya, darphane gibi döviz kesiyordu. Sonra bir baktık ki Ayasofya sessiz sedasız müzeye dönüşüvermiş. Şimdi yine yeşil dolarları kesiyorlar. Ne oldu? Eskiden de böyleydi. Konu din duyguları sömürülerek, olay amacına ulaştıktan sonra…

Şimdi ise Emevi Camiinde namaz kılma sevdası başladı. Bu iktidarın hiç mi tarih bilen danışmanı yok? Yönetiminde olduğunuz ülkede 30 milyondan fazla Alevi yurttaş yaşıyor. O Emevi Camii’nin tarihinde neler yaşandığını bilmiyor olamazsınız.

Bugün Türk halkı tarafından küfür olarak algılanan Muaviye’nin oğlu Yezit Kerbela’da Hazreti Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in başını kestikten sonra, Emevi Camii’ne getirip teşhir etmiş, yıllarca da saklamıştı. Haliyle Emevi Camii’ne tüm Müslümanlar değil ama, İslam’ı Muaviye gibi yorumlayanlar tarafından başka anlamlar yüklenir. Muaviye’nin din anlayışı mezhepçidir.

Bu gelişmelerden sonra bir İslam tasavvuf ehli şöyle der; Değil mi ki bu topraklarda (Basra) o kutlu elçinin ciğerparelerinin kanı döküldü. kıyamete kadar bu topraklarda yaşayanlar kan ve gözyaşıyla sınanacaktır” O zamandan beri de Ortadoğu’da ne kan dindi, ne acı, ne göz yaşı. Yine ne gariptir ki çağdaş uygarlık olarak nitelediğimiz Avrupa Birliğinden, yönümüzü Ortadoğu bataklığına doğru çevirdik.

Hz. Hüseyin’nin başının sergilendiği Emevi Camiinde namaz kılma yarışının, mezhepçiliği körükleyeceği hiç mi düşünülmüyor acaba? İç politikada belki bazı radikal kesimler memnun edilebilir, fakat büyük yığınların alınacağı hassas konuların kaşınmasının kimseye bir yarar sağlamayacağı, aksine ülkeye yapılacak en büyük kötülük olduğu bilinemiyor mu?

Halk askıda ekmeğe muhtaç olmuş. “Aş diyor, ekmek diyor, iş” diyor. İktidar “Emevi Camii’nde namaz versek olmaz mı?” diyor. İsterseniz bakanlar kurulu ile Emevi Camii’nde namaz kılın, bakalım halkın karnı doyacak mı?

Asgari ücretle geçinen büyük yığınlar, ay sonu nasıl gelecek kara kara düşünedursun, İktidar Emevi Camii’nin Fatihi olma yolunda. O kafa ve mantığın nihai durak noktası, Sevr Haritası olmuştu anımsatmış olalım.