Ekteki resme bakar mısınız?

1936 yılı.

Yer Haydarpaşa Garı…

Bu tarihlerde pek çok Avrupa Ülkesinde görülemeyecek bir görüntü.

Hepsi birbirinden şık bayanlar, pırıl pırıl aydınlık yüzler.

Ve 1950’li yıllarda, bir baba oğlun üzerlerinden asalet akan, uygarlık akan, bir görüntüsü.

Bu görüntüleri yayımlayan basın kurumu, bu görüntülerin altına not düşmüş.

Diyor ki; “70 yıl geriye gidip, 70 yıl öncesinin zihniyetiyle yaşama başlasak; 100 yıl ileri gideriz..”

Doğruluk payı var mı?

Elbette var.

İnsan sormadan edemiyor; ne oldu bize böyle?

Her toplum ileriye giderken, biz neden geriye doğru gittik ve gitmeye devam ediyoruz?

Bir tarihte uçak imal edip, uçak ihraç edecek duruma gelmişken; ne oldu bize de; motosiklet bile yapamaz hale gelip, asalak bir toplum haline geldik.

Bir tarihte eğitimin her türü verilen, bu okullardan mezun olan gençlere, pek çok şeyi yapabilecek ya da onarabilecek yetenekler kazandıran Köy Enstitüsü gibi okullarımızı kapatıp; neden ne amaçla, ne öğretildiği anlaşılamayan okullara döndük ya da döndürüldük?

Neden Atatürk’le birlikte kazandığımız kazanımlarımız, Demokrat Parti İktidarıyla ters yüz edip; neden tekrar Atatürk öncesi döneme döndürülüp, Batı Dünyası’na el avuç açar hale geldik / getirildik?

Neden, niçin düştük ya da düşürüldük bu tuzağa?

Atatürk’le birlikte kazandığımız ivmeyi neden, niçin, niye tersine çevirdik.

Kim ya da kimler düşürdü bizi bu duruma?

Neden Köy Enstitüleri kapatılarak; 1920 yılı öncesine döndürdü köylümüz?

Neden cahil bırakıldı Anadolu insanımız?

Var mı bir yanıtı olan?

??!!...

Yok mu?

Ben söyleyeyim o zaman.

Atatürk gibi düşün(e)meyen, Atatürk’ün kalibresinde olmayan ardıllar cahil bıraktı insanlarımızı.

Bu cahil kitle de gerici bir parti olan Demokrat Parti’sini iktidara taşıdı.

Sonuç?

Sonuç gerici zihniyetin, gerici oylarıyla iktidara gelen bu gerici iktidar, ülkenin tüm fabrika ayarlarını bozdu, çağı yakalamak adına yapılan tüm çağdaş girişimleri ters yüz etti.

O tarihten bugüne değin de; ülke geleceğini, bu cahil kitlenin oyu belirler oldu.

Yani?

Yani bu gerici zihniyet akrep misali, hem başkalarını, hem kendisini sokup, zehirliyor.

* * *

Ne güzel yazmış Büyük Ozan Nazım.

Her şeyin özeti bu işte.

“Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
Serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, beş değil,
Yüz milyonlarcasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
Gocuklu celep kaldırınca sopasını
Sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
Hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada gördüğümüz bu zulüm, senin sayende.
Ve biz açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, -demeye de dilim varmıyor ama-
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

* * *

Evet, o nedenle bu durumdayız…

Yıllardır o nedenle, iş bilmez yöneticiler tarafından yönetiliyoruz.

İki yakamız o nedenle bir araya gelmiyor.

O nedenle yerlerde sürünüyoruz.

Bu yöneticileri, bu cahil zihniyet peş peşe iktidara taşıyor.

Kurtuluş?

Kurtuluş eğitimde…

Eğitimde, eğitimde, eğitimde…

Eğitim yoksunuyuz.

Bu yoksunluk hepimizi perişan ediyor.