Ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş! 
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş! 
Şu durmadan kurulup dağılan evrende 
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

Hikmet ve felsefe yüklü rubaileriyle asırlardır gönüllerde taht kuran Ömer Hayyam, İran’lı şair, bilgin ve filozoftur. Asıl adı Ebul Feth Ömer bin İbrahim’dir.

Hayatı ve gençlik yılları fazla bilinmiyor. Elde bulunan eserlerinden, hayatıyla ilgili olayları anlatan bazı kitaplardan, mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında çalıştığı, bu alanlarda düzenli bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır.

Hayyam (“Çadırcı”) takma adını, atalarının çadırcılık yapmaları yüzünden aldığı söylenir. İran’ın, Selçuklular yönetiminde olduğu bir çağda yetişen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük şehirleri, Bağdat, Belh ve Buhara gibi bilim merkezlerini gezdi. 

Zamanının hükümdarı, Selçuklu sultanı Melikşah’tan büyük yakınlık gördü.

Vezir  Nizamülmülk ve Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ile okul arkadaşıydılar.

Gerek Hayyam’ın zamanında, gerek sonraki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır.

Hayyam, oldukça kolay anlaşılan, yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır.

Ona göre, gerçek olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur. İnsan, yaşadıkça gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir.

Hayyam'ın şiirinde çağının haksızlıkları ve hurafeleri ince, alaycı, iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlük'lerinin konusu; aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi insanla sıkı bağlantılı olan gerçek eylem ve davranışlardır.

Ben olmayınca bu güller bu serviler yok,

Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok,

Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok,

Ben düşündükçe var dünya, ben yok, o da yok…

Şiirlerinde işlediği konulara çoğu zaman felsefi, bilgece bir açıdan bakar Hayyam; aşk, sevinç, hayatın tadını çıkarma ona göre vazgeçilmez şeylerdir; insan hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür.
Hayyam’ın çoğu dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, sınırsız bir hümanizm ve gösterişten, aşırılıktan uzak bir hayat anlayışı görülür.

Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş, rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı ülkelerinde adına bir çok dernek kurulmuş, rubaileri bütün batı dillerine, bu arada birçok defa Türkçeye, Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam’ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adı altında tercüme edilmiştir

İran’lı Sadık Ahmet’in “Terâneler” adlı kitabında Hayyam’ın rubaileri hem Farsça, hem Türkçe, Abdülbaki Gölpınarlı’nın “Ömer Hayyam” ve Sabahattin Eyüpoğlu’nun felsefi bir yorumla yazdığı Ömer Hayyam “Bütün Dörtlükler” adlı kitabı çok güzeldir.

Zamanında dörtlükleri, yıldızlar bilgisi, bir terazi buluşu, dünyasına küsmüşlüğü, ermişliği, herkesten başka türlülüğü ile tanınmış, masallaşmış bir bilge olduğu anlaşılmaktadır. Sabahattin Eyüpoğlu’nun  Ömer Hayyam,“Bütün Dörtlükler “ adlı kitabını def’alarca okudum ve çok beğendim, okumanızı tavsiye ederim.

Bu vesileyle, dünyada “Rubainin Babası” olarak tanınan Ömer Hayyam üstadı sevgi, saygı ve rahmetle anarak aziz ruhuna fatiha gönderiyorum.

Ömer Hayyam Rubailere can vermiş, yaşıyor.

Hikmetli sözleriyle çağları aşmış, taşıyor,

Fani ömründe, bin yıl yaşamış gibi Hayyam,

Hayatı hikmetle, felsefeyle anlatıyor...(Mehmet Özata)

23 Kasım 2016