Ülkemizde engelli sayıları ve genel nüfusa oranları konusunda farklı rakamlar ifade ediliyor. Resmi rakamlar daha düşük, ama resmi olmayan rakamlar 10 milyon, yani yüzde 13 düzeylerine kadar çıkıyor ki, pek çok engellinin kayıt dışı kaldığına, kendi yakın çevremizde de tanık olabiliyoruz.
Genelde üzerinde birleşilen oran ise yüzde 7 civarı.
Kaba bir hesapla 6 milyona yaklaşan bir rakam.
Bu da, çok büyük bir rakam ve çok büyük bir oran.
*
Eğitimde fırsat eşitliği başta olmak üzere, yaşamın her alanında ve özellikle istihdamda engellilere sahip çıkma adına, son yıllarda ciddi iyileştirmeler yapıldığı görmezden gelinemez. Aynı şekilde, “sosyal devlet” ilkesi çerçevesinde çalışamaz durumda olan, muhtaç engellilere devlet eliyle gereken desteklerin -bir ölçüde olsun- sağlandığı da gözleniyor.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, bu konulardaki eksikliklere, yetersizliklere elbette dikkat çekildi, ama asıl farkındalık yaratılmaya çalışılan nokta, toplumun engellilere karşı gereken duyarlılığı göstermesi idi.
Gerçekten, herkesin yakın çevresinde engelli insanlar olabileceği gibi, her insan için de, hastalık, kaza gibi nedenlerle her an engelli duruma gelme riski var.
Onun için, engellilerin “merhamet” değil “eşitlik” isteklerini herkesin anlaması gerek.
*
Ülkemizde engelli sayısının artmasında, kronik hastalıklar ve kazalar yanında “ömür” ortalamasının artışının da ciddi payının olduğu değerlendiriliyor.
Sohbetlerde hep dile getirilir ya, “Eskiden 50-60 yaşındakilere çok yaşlı gözüyle bakılırdı” diye…Şimdi bu yaşlar, olgunluk çağı, en verimli ve üretken çağ olarak kabul ediliyor. Ve gerçekten de öyle.
Şimdi, 90 yaşından önceki kayıplarda bir gerekçe, bir hastalık nedeni aranıyor. Ancak daha ileri yaşlar için “yaşlılığa bağlı ölüm” değerlendirmesi yapılıyor. İleri yaşlarda da doğal olarak bir şekilde engellilik durumu ortaya çıkabiliyor.
Elbette vadesi yeten ölüyor, o ayrı, ama Allah’ın verdiği nimetleri doğru değerlendirdiğiniz zaman sağlığınızı da daha uzun koruyabiliyorsunuz.
*
Ülkemizde çalışabilir durumda 2 milyon engelli bulunduğu saptanmış. İstihdam edilenler, bu rakamın ancak onda biri kadar.
Engellilerimizle ilgili asıl sorun da burada.
Çalışabilecek durumda olanları, kimseye muhtaç olmayacak ve toplum yaşamına özgürce katılacak şekilde iş sahibi yapmak…
Çalışma şansı olmayanlara zaten “sosyal devlet” sahip çıkacaktır.
İstihdamın ciddi biçimde daraldığı, yüksek öğrenim görmüş, meslek sahibi milyonlarca gencin iş beklediği şu ortamda, bu o kadar da kolay değil elbette.
Ama, kamuda ve özel sektörde belirli oranda engelli istihdamını, temel ve değişmez bir politika olarak gündemimize almak zorunda olduğumuz da çok açık.
Engellilerimize sahip çıkmanın, daha yaşanır bir ortam sağlamanın milli ve insani bir görev olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.