Nemil suresinin 16. ayetinde bu gerçek teyit edilmiştir. Ulu Allah Hz. Süleyman’a mucize olarak kuşların dilini öğretmiştir. Kanadı kırık kuş bir gün sarayın balkonundan zar zor kendini pencereden içeri atıyor ve kanadının bir derviş tarafından taşla kırıldığını dava ediyor ve kısas istiyor. Hz. Süleyman kuşu dinledikten sonra davalı saraya celp edilir. Hz. Süleyman davalıya sorar; sen bu kuşun kanadını kırmışsın, ne dersin, der.
Suçlu yüce bir peygambere karşı yalan söylemenin mümkün olmadığının bilincinde olarak olayı anlatır ve suçunu itiraf eder. Şöyle savunur; gezmekte olduğum yolun üzerinde bir çeşme vardı. O çeşmenin kurnasından bir kuşun su içmekte olduğunu gördüm. Beni görünce korkar diye düşündüm. Benden korkup kaçar sandım, kaçmadı ve yerden bir taş aldım ve kuşa doğru attım. Çünkü ben güçlüyüm, kuş zayıf, kaçması lazımdır dedim.
Taş kuşun kanadına dokundu ve kanadını kırmış. Eğer bu kuş beni görünce kaçsaydı kanadı kırılmayacak ve olay da olmayacaktı diye savunmasını yapar. Yani “kuş beni taş atmaya yöneltti, mecbur etti” der.
Hz. Süleyman tekrar kuşa döner; “Adamın sana doğru geldiğini ve yerden taşı aldığını gördüğün halde neden korunmak için kaçmadın” der. Kuş cevap verir; “Ey Allah’ın yüce peygamberi, doğru buyurdunuz, o anda kaçabilirdim. Şunun için kaçmadım... Bu şahsın dış görünüşüne baktım. Derviş kılıklı, faziletli görünümlü bana emniyet verdi. Bu adam emin bir kişi, bundan bana zarar gelmez sandım. İtimat telkin eder bir hali vardı. Onun içn suyumu içmeye devam ettim. Bu kişinin masum görünümlü kıyafetinin altında bir katilin, canavarın varlığını fark etseydim kaçardım” dedi. “Tek kusurum o çeşmeden su içmektir. Bu ise herkesin hakkıdır, adalet istiyorum” dedi.
Bunun üzerine Hz. Süleyman iki tarafı dinledi ve kararı verdi. Dervişi suçlu buldu ve kuşun kırılan koluna bedel, dervişin kolunun kırılmasına hükmetti. Bu kararı dinleyen kanadı kırık kuş, bu kararın şu şekilde değiştirilmesini talep etti; “Benim arzum, ben bu kişinin kolunun kırılmasını isteme. Çünkü o acıyı ben çektim. Ancak bu kişi müslüman kıyafetli derviş kılıklı asil bir kişi görünümlü olarak sokağa çıkması yasaklansın ve ben yaralandım diğerleri bu asiye inanmasın veya inancının gereği gibi yaşasın, giyinsin, kuşansın ve yahut kimseyi aldatıp ziyana sokmasın” der. Bunun üzerine Hz. Süleyman kararını bu yönde değiştirdi, davacı kuşun arzusu yönünde suçlunun kolunun kırılması kararı değiştirildi.
Mevlana hazretleri ne buyurmuş; “Ya inandığın gibi yaşa veya yaşadığın gibi görün” daha doğrusu “ya göründüğün gibi ol veya oduğun gibi görün” mesaj alınmıştır.
Bugün müslümanların hatta insanlığın sorunu budur. Hıristiyanı da, Yahudisi de, Müslümanın da derdi budur. Yahudiliğin kitabı kutsal Tevrat’ın 1. Ayeti “Adam öldürmeyeceksin, hırsızlık yapmayacaksın...” olduğu halde Filistin, Gazze, Lübnan, geçmiş tarihlerde yaptıkları katliam, soykırımlar Netenyahu’ya duyurulur. Vicdanı ve Tevrat’a imanı varsa...
(SÜRECEK)