DİN ADAMINA MANEVİYAT, ERENLERİNE SAYGI İMANDANDIR

R.SAV. efendimiz: “Alimler, bilginler, peygamberlerin varisleridir.” Hadisi şerif, sahih, Allah resulünün sözüdür ve eylemidir. Bu durum ecdadımız Türk büyüklerinde kural haline gelmiştir. “İlim başa tac imiş, her derde ilaç imiş, tüm akıl sahipleri bilgiye muhtaç imiş.” “Faydasız ilimden sakının, faydalı ilime sarılınız.” “Hz. Mevlana, Mesnevi)

Osmanlı Padişahları, din adamlarını evlatlarının  hocalarını Şeyhülislamları, eser sahiplerini baş tacı etmişlerdir.

Örneğin İbn-i Kemal Yavuz’un şeyhülislamıdır. Bir çok savaşlara padişahlarla beraber iştirak etmiştir. İbn-i Kemal’in verdiği fetvalara göre hareket etmiş ve tüm fetvaları bir sandukaya koymuş ve İbn-i Kemal yüksek bir alimdir. Sandığı görünce şevketlüm, bu sanduka nedir, deyince, hacı senin verdiğin fetvaların sandığıdır, son fetvayı verdin ben yaptım deyince Şeyhülislam ağlamaya başlamış. Devletlüm, sen başını kurtardın, Allah bana yardım etsin demiştir. Hatta meşhur olaydır. Dünya harp tarihinde Mısır’ın Sahra çölünü dünyada iki padişah geçebilmiştir. Birincisi Yavuz Sultan Selim, ikincisi Napolyon’dur. Çünkü, 60 derece sıcaklıktadır. O zaman Yavuz sıcağa karşı askere baştan aşağı keçeden elbiseler giydirmiş ve askeri sıcaktan korumuştur. Dahiyane bir buluştur. Padişah Yavuz Sultan Selim arkada, Şeyhülislam İbn-i Kemal önde giderken İbn-i Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur Yavuz’un kaftanını kirletir. İbn-i Kemal özür dileyince; “üzülme hocam o kaftan benim mezarıma konacak ve kefenim olacak” diyerek Şeyhülislam’a iltifat etmiştir. İşte saygı budur. Gerçek din adamı da budur.

Buna benzer Osmanlı tarihinde İslam kültüründe bir çok örnekler mevcuttur. Hz. Ömer R.A.nın Kudüs’ü fethinde şehre girerkenki adaletli tavrı, 5. Sultan Ahmet’in Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin atının yularını çekmesi vs gibi örnekler vardır. İşte bu cümleden bir olay:

Fatih’in İstanbul’u fethinde maddi ve manevi bakımdan rol oynayan görev alan bir çok kişi-kişiler ve kurum ve kuruluşlar olmuştur. İstanbul’un zaptında manevi bakımdan çok önemli rol alan maneviyat liderlerinin başında Sultan Fatih’in hocası aynı zamanda tıp ve baytarlıkta uzman olan Akşemsettin hazretlerinin çok önemli olmuştur. Hocası olması ve bu fetih olayındaki hikmetleri için hocasına son derece hürmet ederdi. Fatih Sultan Mehmet sık sık da hocasını ziyaret ederdi. Padişah Fatih Sultan Mehmet Han bir seferinde Akşemsettin’i ziyaretine geldiğinde, Fatih ayağa kalkıp hocasını ayakta karşıladı. O sırada orada olan Sadrazam Mahmut Paşa’nın bu durum dikkatini çekti. (Çünkü İngiliz elçileri bile 3 aydan önce randevu alabilirlerdi) Sadrazam Mahmut Paşa’nın orada bulunduğu sırada aynı sahne vuku bulunca, Mahmut Paşa devletin baş veziri olarak Fatih’e sordu: Bunu ben de bilmiyordum. Hoca yanımda iken yerimde oturamıyorum. Ayağa kalkıyorum. Onunla konuşurken elim ayağım titriyor. Çünkü elinde büyüdüm, okudum, terbiyesini, edebini aldım. Fakat sonsuz bir hürmet geliyor içimden. Son derece mutlu oluyorum ve kısa zamanda özlüyorum. Baba mı ileri, hoca mı ileri dersen, hoca ileri, baba insanı dünyaya gelmesine sebeptir. Hoca ise insanı hem dünya ve hem de ahiretini hazırlar dedi.

(SÜRECEK)