İki: Dinimizde; ne kabirde ve ne de mahşerde ulu Allah’ın dinine ait böyle bir sual yok. Allah bana Ali mi yoksa Muviye mi haklı diye bir sorusu yoktur. Ancak ehlibeyttir, severiz. Eğer Hz. Ali haklı ise mükafatını, Muaviye haksız ise cezasını çekecektir, diyor.

Ve şu ölmez sözünü sarfediyor:

“Onlar ellerini müslüman kardeşlerinin kanlarına bulaştırdılar. Bizler dillerimizi onların kanlarına bulaştırmayalım.”

*

Aslında İmam-ı Azam, Hz. Ali’nin haklı olduğunu çok iyi biliyordu. Ancak gerçeğin bilinmesi bakımından başka doğruyu söylemenin bir faydası olmadığını, yeni bir fitnenin fitilini ateşleyeceğini biliyordu ve haricileri susturmuştur. Asrımızın alimleri İmam-ı Azam’ın bu güzel görüşüne şunu da ekliyorlar. 1300 küsür sene evvel olmuş bir olaydan bugünün insanı nasıl sorumlu tutulabilir ki, o zaman Türk milleti müslüman bile değildi. Abbasiler devrinde Miladi 700-750 yıllarında Kerbela olayından 70-80 sene belki daha sonra müslüman olmuşlardır. Ne dini ve ne de akıl ve mantık açısından düşündüğümüzde bugünün insanının bu konuda bir sorumluluğu olabilir mi? Bu şuna benziyor; sen niye Almansın, ben niye Türküm? Sen niye Anadolu’da doğdun, ben niye Rusya’da doğdum? Sen niye Şiasın, ben niye Sünniyim gibi gayet mantıksız bir durum ortaya çıkıyor. Ancak bu ve benzeri farklılıklarımızı din-dil-ırk-mezhep-meşrep-tarikat-siyasi görüş vb gibi hususları bir halının desenlerine benzer. O desenlerin renklerinin o halıya güzellik verdiğini düşünüp bizim farklılıklarımızı da bir insan olarak insana saygı olarak algılayıp birliğimizi kuvvetlendiren bir güç olarak görmeliyiz. Aksi halde densizlikler, zıt davranışlar zulüm getirir ve bu zulüm ormana sarmış bir yangına benzer ki suçluyu da, suçsuzu da, kuşu da, kurdu da, yaşı da, kuruyu da, seni de, beni de, bizleri de, sizleri de, onları da ayırmadan yakar. Tarih bunun örnekleri ile doludur.

Kutsal Muharrem ayı ve acı Kerbela olayının yıldönümü nedeni ile birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek, ibret almak, kültür olarak geleneklerimizi yaşatmak, herkesi hoş görmek amacı ile bu yazı kaleme alınmıştır. Ne mutlu okuyana, anlayana, anlatana, ibret alana. Müjdeler olsun güzelliklere sahip olanlara diyorum. Hoşça kalın, birlikte olun, huzur bulunuz.

(BİTTİ)