Bazen sadece yürümek yetmiyor... Doğanın içine karışmak, susmak, dinlemek, hissetmek gerekiyor. Biz de geçtiğimiz günlerde tam bunu yaptık. Kazankaya - İncesu rotasında unutulmaz bir yürüyüşe imza attık.
Yanımıza bir parça merak, biraz su, biraz da nevalemizi aldık; gerisini doğa halletti zaten.
Sabahın erken saatlerinde Ortaköy Belediyesi’nin tepeye kurulmuş çay bahçesinde başladık güne. Esas ziyafet gözlerimizdeydi. Ortaköy ayaklarımızın altında, hafif esen rüzgar da kulağımıza “ne iyi ettiniz de geldiniz” diyordu.
Kahvaltı sonrası yaklaşık yarım saatlik yolculuk ile rotamıza Kazankaya üzerinden girdik. Rota dediğin sadece patika değil. Bazen bir ip, bazen bir asma köprü ile sizi doğada adrenalinle selamlaştırıyor. Doğanın cesaret istediğini de hatırlatıyor. Küçük heyecanlar, bolca kahkaha. Su tertemizdi. Derenin serinliği diz kapağımıza kadar çıkıyor ama bizce ruhumuza kadar iniyordu. Serinlemek bahaneydi, çocukluk anılarına kısa bir yolculuktu o suyun içi.
Öğle molasını ağaçların gölgesinde verdik. Herkes çantasından bir şeyler çıkardı, herkes bir şeyler paylaştı. Doğadayken en güzel şey, paylaşmanın kendisi oluyor zaten. Paylaşmak, doğanın bizde uyandırdığı en kadim hislerden biri. Termoslar, evde hazırlanmış sandviçler, her şey doğanın ortasında daha anlamlıydı.
Sonra karşımıza bir kaya çıktı ama öyle sıradan bir kaya değil. 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “ kültür varlığı” olarak koruma altına alınmış, Anadolu’nun en büyük Kybele kabartması! Ana Tanrıça’nın doğanın kucağında olduğu devasa bir figür. Yani doğaya yürümeye çıktık, doğanın tarihsel temsilcisiyle tanıştık ve Kybele, halen bize hâlâ aynı şeyi söylüyordu: “Toprağa saygı duy, yaşamın kaynağı benim.”
Hititlerden Friglere uzanan pek çok medeniyetin inanç sisteminde yer alan bu tanrıça, bereketi, doğurganlığı ve doğayla uyumu simgeliyor. Bir doğa yürüyüşünün ortasında, binlerce yıllık bir inançla karşılaşmak etkileyici bir tecrübeydi.
Yürüyüşün sonu İncesu Köyü. Yorulmuş muyduk? Evet. Ama köy bakkalından alınan soğuk karpuzun yerini hiçbir şey tutmaz. Kestik, yedik, ferahladık. Günü bitirirken, herkesin yüzünde aynı ifade vardı: “İyi ki geldik.” Çünkü bazen sadece yürümek yetmez. Görmek, hissetmek, fark etmek gerekir. Doğa da bunu bize cömertçe sunuyor.
Kazankaya – İncesu rotası sadece bir yürüyüş değil. Bu, doğayla yeniden tanışma, tarihi fark etme, suya dokunma ve bir an olsun şehirden uzaklaşma hikayesi.
Rota Hakkında ise ;
Kazankaya – İncesu parkuru orta zorlukta bir rotadır. Yer yer kayalık ve dar geçişler içerdiğinden uygun ayakkabı tercih edilmeli. Su geçişleri diz kapağı seviyesinde olsa da, mevsime göre değişiklik gösterebilir. Bu yüzden özellikle ilkbahar sonu ve yaz başı gibi debinin daha düşük olduğu dönemlerde yürünmesi önerilir. Bol su, hafif yiyecekler ve doğaya saygı rotanın olmazsa olmazıdır.
Bir sonraki rotamız belli!
22 Haziran Pazar günü, bu kez Vezirköprü Şahinkaya Kanyonu’ndayız. Doğa yürüyüşünün ardından tekne turuyla günü taçlandıracağız. Eğer sen de “biraz nefes, biraz doğa” diyorsan çantanı hazırla.