Dünya, nice zamandan beri “kısır döngü”ye girmiş durumda.

Nüfus hızla artıyor, artan nüfusu besleyebilmek ve yaşatabilmek için, gıdaların genetiği ile oynanmak suretiyle üretimin artırılması yoluna gidiliyor. Tatlı su kaynakları kirletiliyor ve hızla tüketiliyor. Bütün bunlar sağlık sorunları olarak insanlığa geri dönüyor.

Bir yandan da fosil yakıt tüketimi kaçınılmaz olarak artıyor. Bu ise, atmosferdeki sera gazlarının artmasına, ısının yükselmesine, iklimlerin değişmesine yol açıyor.

*

Küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini yavaşlatmak amacıyla Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde yapılmış uluslararası anlaşmalar ve emisyonun azaltılmasına ilişkin protokoller var. Ama, özellikle sanayileşmiş ülkeler endüstriyel büyümeden ödün vermeye yanaşmadıkları için arzu edilen sonuçlar alınamıyor.

Bir insan ömrüne sığan sürede iklimlerin nasıl değişikliğe uğradığını ve doğal afetlerin nasıl büyüdüğünü, dehşetle ve çaresizlik içinde izliyoruz.

Konuyu analiz eden tüm bilim insanlarının birleştikleri noktalardan biri de, dünyanın su savaşlarına doğru gitmekte oluşu…

*

Bu koşullarda,Cumhuriyet Gazetesi’nin dünkü “İklim değişikliği gıdayı da vuracak” manşeti, çok daha dikkatle üzerinde durmayı gerektiriyor.

Türkiye ve dünyada gıda sektörünün paydaşlarını ve uzmanlarını bir araya getiren Uluslararası Gıda Güvenliği Konferansı önceki gün İstanbul’da başlamış.

Programda 23 yabancı ve 48 yerli konuşmacının yer aldığı da, haberde verilen bilgiler arasında.

*

Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, “İklim değişikliği sadece susuzluk ve yüksek hava sıcaklıkları şeklinde karşımıza çıkmıyor. Aynı zamanda, artan sıcaklık ve rutubet nedeniyle, gıdalarda küf toksinleri veya mikotoksinler oluşuyor. Bu sorunun, önümüzdeki dönemlerde çok ciddi etkilerinin olacağı tahmin ediliyor.” diye konuşmuş.

Ve sonuç olarak şu vahim cümle ortaya çıkmış: Küresel açlık yaklaşıyor.

*

İnsanlık, tehlikenin farkında mı?

Diyeceksiniz ki, biz farkında olsak da elimizden gelen bir şey yok ki…

Ama bu yaşamsal önemde bir sorun.

Ve her kişi, tehlikenin bilincine varırsa, milyarlarca ses yükselecek ve karar vericiler üzerinde bir baskı oluşturacak demektir.

Düşünmekten ve ifade etmekten kaçınmayalım.