Yaz başladı.

Okullar 17 Haziran Cuma günü tatile girecek ve öğrencilerin tatili de başlamış olacak.

İşte bu, yaz tatilinin tam başlangıç tarihi. Zira, köyünde, kasabasında, deniz kenarında, yazlığında ya da turistik bir tesiste tatilini geçirmek isteyenlerin, çocukları bakımından da özgürlüklerini kazandıkları tarih…

*

Bu yazın farklı özellikleri var.

Birincisi, pandemi sürecinden ve son yılların bunalmışlığından, kısıtlılığından çıkmış olarak, daha özgür bir yaz…

Ama, çok ağır ekonomik sıkıntıların baskısı altında, belki de pek çok ailenin alışılmış standartlarda tatil olanağını bulamayacakları bir yaz.

*

Elimizde son veriler yok, ama Türkiye genelinde konut sayısının 20 milyonu bulduğu biliniyor. Yazlık sayısı da sanırız 1 milyon civarında.

TÜİK’in belirlediği aile sayısı 22 milyonun üzerinde.

Kabaca bir hesap yapacak olursak, ailelerin en az yüzde 5’i yazlık sahibi.

Bunlar için tatil rahat…Daha masraflı olacak, ama nihayetinde yazlıklarına gidip gönüllerince bir tatil yapabilecekler.

Yakınlarının yazlığına misafir olacakları da bu kategoride değerlendirelim.

Otelde, pansiyonda, turistik tesiste tatil yapmak durumunda olanların işi ise bir hayli zor.

Konaklama da, sosyal tesislerden yararlanma da, “çarşı-pazarda karın doyurmadan lokantada yemek yemeye, plaj masraflarına kadar” tatili yaşama da çok çok pahalı artık.

*

Zaten tüm analizlerde, ülke nüfusunun yüzde 10’unun sorunsuz, iyi yaşadığı varsayılıyor. Belki bir yüzde 30’luk kesim de, pahalılığı hissetse de yaşam standartlarını koruma şansına sahip görünüyor. Geriye kalan yüzde 60’ı zorlansa da geçinenler, yoksulluk sınırında gezinenler ve açlık sınırında sürünenler diye birkaç kategoriye ayırmak mümkün olabilir herhalde.

Aslına bakarsanız, tatili köyde geçirmenin, veya yaşadığınız yerde bağlara, bahçelere, kırlara açılmanın da bir başka keyfi ve doğayla içiçe yaşama ayrıcalığı var değil mi?

Yazlığınız olmasa da, deniz kenarına gidemeseniz de, yaz mevsiminin sunduğu güzellikleri teneffüs etme fırsatını kaçırmayın.