Âşık Haydar Kılıç 1947 yılında, Çorum’un Merkez İlçesine bağlı Eskiköy’ün Kışlacık Mahallesinde doğdu. Okuma yazmayı gece kurslarına giderek öğrendi. Küçük yaşlarda saz çalıp, şiir yazıp, türkü söylemeye başladı. Mesleği çiftçilik olan ozan, usta ozanların yanında yetişti. Halen Çorum’da oturan ozan bir erkek, üç kız çocuğu babası. Değişik dergilerde şiirleri yayınlanıyor, yöre şenliklerinde saz çalıp türkü söylüyor.

Âşık Haydar ve Ozan Garip mahlaslarını kullanan Haydar Kılıç’ın şiirlerinden oluşan kitabı, Değerli Dost Araştırmacı yazar ve Şair İbrahim Gösterir ’den edindim. Şiirlerin derleme ve düzenlemesini de yapan Gösterir, “Tanıdığım Haydar Kılıç” Başlıklı kitaba önsöz niteliğinde bir makale de yazıyor. Yine Şair ve Yazar Can Yoksul ’un ozanın yaşamı ve yaşadığı çevre ile ilgili kapsamlı ve nitelikli bir değerlendirmesi yer alıyor.

Anadolu bozkırlarında dolaşırken merhaba deyip otur bir çiftçinin, bir çobanın, bir köylü vatandaşın yanına sohbet ilerleyince başlar sorunları şiirleri ile anlatmaya. Kendi yazmasa bile yazılan şiirlerle verir size yanıtı. Umudunu, hayallerini, başından geçenleri şiirlerle anlatmak Anadolu’da yaygındır. Deriz ya “Topraktan öğrenip kitapsız bilendir” onlar. Haydar Kılıç, Ozan Garip te onlardan biri.  

Onlar ki üzüntü veren büyük toplumsal olaylarda ağıt yakarlar. Sevdiğine âşık olduğu insana türkü yakarlar. Tarihsel olaylara destan yazarlar… Hep yakarlar dedim dikkat ettiyseniz. Türkü yakmak, ağıt yakmak Türk Ozanlarına özgü bir deyim. Bildiğim kadarıyla diğer dillerde türküler yazılıyor. Bizde ise yakılıyor, türkü yakmak için yanmak gerek, yanmayan türkü yakamaz ve o içtenliği kullanamaz. Bu toprakların ozanlarına özgü bir deyim. Onun için Bedri Rahmi Eyüpoğlu “Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım” diyor.

Anadolu’nun kırsal kesiminde falancanın oğlu veya kızı, falancanın oğluna veya kızına âşık olmuş denmez, yanmış denirdi. Günümüzde biraz bozulmaya uğrasa da, aşkın masumiyetini kullanmak için etkili bir sözdü. Yoksa Âşık Kerem’in, Aslı’sı için yanması efsaneleşir miydi? Aslı, Kerem’i için;  “Ateş Kerem, tutuş Kerem, yan Kerem” der miydi?

Ozan Garip ’in sevdiğini oğul balına benzetişini, bir dörtlükte görelim; “Gül açmış yüzünde güler yüzlüsün/ Güldükçe güzelsin şirin sözlüsün/ Edalısın, cilvelisin nazlısın/ Oğuldan alınmış bala benzersin.  S. 21

Ozan olur da toprağını, taşını, kuşunu, doğasına, sevgisini harmanlayıp yazmaz mı? “Çok hoş olur çiçeklerin bitişi/ O kuşların cıvıl cıvıl ötüşü/ Sevenlerin kol kol olup tutuşu/ Cilve güzel olur, naz güzel olur.”  S. 83

Ülkesinin kalkınmasına toplumsal olaylarına da duyarsız kalmayan Ozan Garip; “Birlik beraber olalım/ Dertlere çare bulalım/ Tarihlerden ders alalım/ Yükseltelim Türkiye’yi” *** “Bütün dünya bize baksın/ İkilik ortadan kalksın/ Sevgiler sel gibi aksın/ Yükseltelim Türkiye’yi” S. 148

Ozan Garip, Hallacı Mansur’dan, Yunus Emre’ye, Hatayi’ye, Pir Sultan Abdal’a, Aşık Veysel’e, Aşık Mahsuni Şerif’e… kadar uzanan çağlayan nehrin kollarından biridir. Halk var oldukça doğaldır ki, ozanı da var olacaktır.

Ozanlar yapıları gereği, halkın gören gözü, duyan kulağı, düşünen beynidir. İyiliği, güzelliği, doğruluğu, dürüstlüğü, insanlığı, doğayı, sevgiyi şiirsel bir dille anlatırlar. Ozan Garip te bunlardan biridir.

Ozan Garip’in 145 birbirinden güzel şiirini 175 sayfalık bir kitapta derleyip, toparlayan Anadolu bozkırlarının kültür hazinesi, Sayın İbrahim Gösterir’e de teşekkür etmek gerekiyor. (Onu ayrı bir yazımızda inceleyeceğiz)  Gelecek kuşaklara bırakılan kültürel mirasın değeri, her türlü takdire değerdir.

Âşık Haydar Kılıç (Ozan Garip) Haz. İbrahim Gösterir Kültür Ajans Yayınları 2017 175 S.