Yazı dili olmayan toplumlarda sözle aktarılan kültür birikimi Halk Edebiyatını oluşturur. Türklerin XI. yy'dan başlayarak yurt edindikleri Anadolu'da sözlü geleneğin bir devamı olarak günümüze kadar sürdürülen sözlü edebiyata, "Halk Edebiyatı" adı verilir. Halk edebiyatı, gelişmiş toplumlarda da yazılı edebiyatla birlikte varlığını sürdürür. Halkın içinden çıkan, halkın ıstıraplarını ve sevinçlerini şiirle dile getiren halk şairleri ellerinde sazlarıyla diyar diyar dolaşarak halkın duygularına tercüman olurlar. Halk şiirleri dörtlüklerle ve hece vezniyle yazılmıştır.

Halk şiiri çeşitleri örnekleriyle aşağıdadır.

MANİ :

Şu dağlar olmasaydı, / Çiçeği solmasaydı, / Ölüm Allah’ın emri, / Ayrılık olmasaydı…

KOŞMA : Aşk, tabiat tasviri ve hasret içerir.

Nice sultanları tahttan indirdi, / Nicesinin gül benzini soldurdu

Nicelerin gelmez yola gönderdi, / Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm..(Karacaoğlan)

GÜZELLEME : Genellikle övgü şiiridir. Daha çok sevgililere yazılır.

Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u, / Acep gezsem ela gözlüm varm’ola?

Güzeller durağı Tokat, Engürü, / Acep gezsem ela gözlüm varm’ola? (Karacaoğlan)

KOÇAKLAMA : Kahramanlık, yiğitlik ve savaş şiirleridir.

Belimizde kılıcımız kirmani, / Taşı deler mızrağımın temreni,

Hakkımızda devlet etmiş fermanı, / Ferman Padişah’ın dağlar bizimdir. (Dadaloğlu)

TAŞLAMA : Hiciv, yergi ve tenkit şiirleridir.

Derdim nice bir sinede pinhân iderim ben, / Bir âh ile bu âlemi vîrân iderim ben…

Âh ile komam dilleri zülfünde huzura / Cem'iyyet-i ağyarı perişan iderim ben…(Nef’i)

AĞIT : Sevilen bir ölünün arkasından yazılan ıstırap şiirleridir.

Can evimden vurdu felek neyleyim, / Ben ağlarım çelik teller iniler,

Ben almadım toprak aldı koynuna, / Yarim diyen bülbül diller iniler..(Dadaloğlu)

DESTAN : Türk halk edebiyatının klasik nazım şeklidir.

Sultan Murat eydür gelsin göreyim, / Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim, / Kılıcından al kan saçtı Genç Osman..(Kul Mustafa)

TÜRKÜ: Türküler de koşmalar gibi kafiyelidir.

Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı, / Avlasam çöllerde saz ile seni,

Bulunmaz dermanı yoktur ilacı, / Vursam yaralasam söz ile seni…(Aşık Veysel)

ÇEKVA (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı)

Dün, Kurbağalıdere cad. Çelebi apartmanı no:59 kat:4 daire: 7-8 Hasanpaşa/ Kadıköy/İstanbul adresinde görev yapan ÇEKVA (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı) Genel Müdürü Alaca’lı kardeşimiz Erdal Karslı’yı ziyaret ettim.

ÇEKVA’ın Başkanlığını dünyaca meşhur Sinpaş Yapı Endüstrisi Ticaret A.Ş. sahibi Alacalı hemşehrimiz Avni Çelik yapmaktadır.

Erdal Karslı, “Mehmet hocam, ÇEKVA olarak 2017- 2018 eğitim ve öğretim yılında 714 öğrenciye ayda 250.00.TL. burs desteği vermekteyiz. Burs desteği yanında öğrencilerin kariyer planı, stajı ve istihdamına destek olmaya çalışıyoruz.” dedi.

Avni Çelik başkanı, Erdal Karslı’yı ve eğitim uzmanı Fatma Feyzioğlu’nu kutluyorum.

1963 yılında okumak için İstanbul’a tahta bavulla gelmiştim. İstanbul’da pek çok ilin yurdu olmasına rağmen Çorum yurdu yoktu. Maalesef, hâlâ İstanbul’da Çorum’lu öğrencilerin kalacağı bir Çorum yurdu yok. Bu, biz Çorum’luların ayıbıdır.

Çorum’da hâlâ bir havaalanımızın ve tren yolumuzun olmaması da hem Çorum halkının hem de devletimizin bir ayıbıdır. Başka nasıl izah edilir bilemiyorum!

Erdal bey Alaca’lı olduğu için Alaca’lı öğretmen dostum Erol Özkan Evranlı’yı telefonla aradım. Eşi çıktı telefona, “Erol kardeşim nasıl?” diye sordum. Erol 4 sene önce öldü” dedi. Beynimden vuruldum. Demek ki, rahmetli Erol’u dört senedir aramamışım. Bu da benim ayıbım. Daha sonra Alaca’lı emekli Yargıtay üyesi sevgili dostum İsmail Seçer’i ve Hasan Demirhan’ı arayarak hal hatır sorduk.

Belediye Başkan yardımcısı Alaca’lı Zeki Gül’ü de aradık ama toplantıda olduğu için görüşemedik.

10 Ocak 2018