Yıllardır, Çorum medyasında özellikle bir zaman Hakimiyet’te, 15-20 senedir de Çorum Haber’in Manevi Gündem başlıklı köşesinde yazıyorum.
Bu yazımız sadece bir anımsatma ve hatırlatma amaçlıdır. Yazılarımızı okumak lütfunda bulunan saygıdeğer okurlarımız bilirler ki, mesleğimin doğal bir sonucu olarak gazetemizin genel yayın anlayışı olarak da insanlarımızı, özellikle de saygıdeğer Çorum halkımızı dini, manevi, milli, sosyal, ekonomik, ahlaki ve diğer sorunlarını çözüm odaklı yansıtmaya çalışıyoruz. Özellikle de kırmızı çizgimiz olan genel hoşgörü anlayışı içerisinde hareket ederek toplumu gruplara ayrışmasından özenle kaçınıyoruz. Özellikle siyasal, mezhepsel, meşrepsel olarak herkesin benimsediği sosyal anlayışa saygı duymayı prensip ediniyoruz.
Yani, toplumu ayrımcılıktan, ötelemekten, hatta itelemekten bu milletin geçmişte neler çektiğini biliyoruz. Toplumun birliği, beraberliği, kardeşliği, dirliği ve düzeni, esenliği ana hedefimizdir. Genel Yayın Yönetmenimiz ve Başyazarımız sayın Mehmet Yolyapar’ın da ana ve şaşmaz çizgisi budur. Tek kelime ile her şey Çorum ve Çorumlu için, Çorum sevdalısı olmamızdandır.
İnsanlarımızın bugün her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe, dayanışmaya, bölüşüm ve paylaşma, hoşgörüye ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Onun için bu hatırlatma anlayışımızı dile getiriyoruz. Aslında bütün ömrümüz bu onurlu çizgide geçmiştir. Bundan 40 küsur sene önce “Toplumsal gruplar bir halının desenleri gibidir, halıya güzellik verir. Ayrımcı alameti değildir, güzellik alametidir” başlıklı yazımız o zaman ödüllendirilmiş ve belgelenmişti. Aynı durum bugün de devam ediyor. Hem de güçlenerek. Bu husus sadece yazılarımızda değil, yaşantımızda kuralımızdır, yaşam tarzımızdır, devamı amacımızdır.
İkinci bir husus; yazılarımızda ve özel yaşantımızda elden geldiğince objektif, doğru, dürüst olabilmek, tarafsız davranabilmek, yani herkesin fikrine, zikrine, düşüncesine, yoluna, yordamına saygılı davranabilmek, yani bu erdemi hoşgörü başlığı ile taçlandırmaktır.
Bağışlayıcılık ulu Allah’ın en büyük sıfatıdır. Mevlana’nın dediği gibi, “Bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir. Tövbeni yüz kere de bozsan yine gel. Allah’ın kapısı her an açıktır. Orada milyar kişi müracaat etse hepsi kabuldür. Çünkü o kapıdan boş dönmek yoktur. Randevusuz tek kapıdır. Yalnız yönel. Rabbim Allah, nebim Muhammed SAV. De. İman ve inancına sahip ol. Gerisini düşünme. Günahına takılma. Tövbe kapısı ölünceye kadar açıktır. Sakın unutma. Bu yol İslam’ın, Hz. Muhammed’in SAV. Ve Mevlana’nın yoludur. Bizim de anlayışımız ve düsturumuzdur.
Bu yol Hak yoludur. Allah Lillah yoludur. Merhamet, şefkat, af ve mağfiret, yani aşk yoludur. Ben herkesten incineyim ama benden kimse incinmesin yoludur. Başarabilene müjdeler olsun.
Üçüncü bir husus;
Söylem, eylem ve tüm yaşam boyunca hak, hukuk ve kainatın huzurunun temeli olan adaletten ayrılmamaktır. Burada başta insanın insan olarak bütün kainatta pireden deveye filden karıncaya varıncaya kadar herkesin bir canı, bir kanı, bir bedeni olduğunu ve bütün canlıların doğanın bütün çeşitleri ile eşit olduğu gerçeğinden hareketle herkesin hakkına saygı duymak farzdır. Yani olmazsa olmazdır. Çünkü bu mekanizma doğada bir bozulursa bütün kötülüklerin anası olan zulüm doğar ki, harbin, darbin, kavganın vs.nin nedeni adaletsizliktir.
İnsanın görevi: Bu dünyada adaleti sağlamaktır. Ebedi hayatı ahireti burada kazanmaktır. İnsanın yaratılışının iki ana sebebi vardır:
1-Hakkı, Allah’ı bilmek, ancak ona secde etmek.
2-Halka adaletle hizmet etmek, haramdan, yasaktan kaçmak ve ebedi hayatı kazanmaktır.
Bu dünya içinde kişisel, ailesel ve toplumsal olarak önce vatan, millet, devlet, bayrak, ezan, din ve iman insanlığın yaşam sigortası, olmazsa olmazıdır. Her şey varlığımız, bu idealler içindir. Amaç budur.
Millet olmayınca devlet, devlet olmayınca hürriyet olmazsa olmazımızdır. Milli ve manevi değerlerimizi koruyup kollamak ana hedefimizdir.
Bu açıdan baktığımızda öncelikle Çorum’umuzun ekonomik, sosyal, kültürel, sanayileşmesi için yücelmesinin muasır medeniyet seviyesine ulaşmasının hatta geçmesi adına Çorum için taş üstüne taş koyanların başımızın üstünde yeri vardır. Ticari ve sanayici iş adamlarımız bu açıdan başımız tacı, derdimizin ilacıdır. Bu değerli iş adamlarımızı bağrımıza basarız. İnsanımıza iş, aş, eş veren, onları meslek sahibi yapan sanayici ve işadamlarımızı canı gönülden kutluyoruz. Onlar iş, ticaret zengin kişilerimiz. Ulu Allah’ın dünyadaki cömertlik sıfatının temsilcileridirler. Bu hususta hiç kimsenin özeli bizi ilgilendirmez. Ziya Paşanın dediği gibi, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, görünür rütbesi aklı eserinde.” Önemli olan iştir, neticedir, saygı duyarız.
(SÜRECEK)