Yani, yargı ve hesap, sefa ve ikab-ceza, ona mahsustur. Bu, İslam’da genel kuraldır. Ulu Allah’ın Rahman sıfatının bir tecellisidir. Bu gerçek ortada iken kimsenin kimseye yan gözle bakmasına hakkı yoktur. Şuculuk-buculuğun panzehiri işte bu asil anlayıştır. Varsın yaratılanını yaratan yargılasın. Bu kim ne yaparsa yapsın, hepsi iyidir, hoştur demek asla değildir. Mesele kimse kendisini insanlar için savcı, yargıç yerine koyarak yargılayamazlar. Hoşgörü varken, şaşgörü ile bakmamalıdır.
İslami hoşgörü kültürünü en iyi bilen ve en iyi uygulayan Anadolumuzun yetiştirdiği Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayram Veli, Mevlana Celaleddini Rumi, Yunus Emre ve Anadolu halk ozanları Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Aşık Veysel vs gibi halk filozofları, Türk tasavvufunun en olgun önderleri insanların huzuru, birlik ve beraberliği, sevgi toplumunun oluşumunda sonsuz katkıları bulunmuştur.
Çorum Haberimizin aylık eki Yazılıkaya dergisinin çok değerli yazarlarından ayın Semrin Şahin hanımefendinin Hacı Bektaşi Veli hazretleri ile ilgili 14 Ağustos 2017 tarih ve 122. sayısının 8. sayfasındaki yazısında hanımefendinin yüksek müsaadeleri ile bir bölümü konumuz ile ilgisi bakımından ilginç bulduğum için arzediyorum.
Hacı Bektaşi Veli Hz. 13. yüzyılda (1209-1271) yetişmiş bir Anadolu erenidir. Mevlana hazretleri ve Yunus Emre ile de uzak yakın çağdaşlığı var. Anadolu tasavvuf öğreticisinin en önemli isimleridirler bunlar. Osmanlının en güçlü ordusu Yeniçeri Ocağı onun önderliğinde şekillenmiştir. Bektaşiliğin esası Ehlibeyt, R.SAV.in ailesi, sevgisi ve sevgi saygı özellikle hoşgörü temeline oturan ir tarikattır. Hz. Hünkar Hacı Bektaşi Veli hazretleri, birleştirici, bütünleştirici, yapıcı, olgunlaştırıcı bir vizyona sahiptir. Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesindeki dergahında meftundu. Türbesi oradadır. Dergahın kapısında; sağında aslan, solunda ceylan. Ortada Hünkar Hacı Bektaşi Veliyyi Yezdanın heykeli vardır. Kurtla kuzu bir çeşmeden su içer isteseler, demek istemekte. İnsanların kavgalarının manasızlığını anlatmaktadır. Hoşgörü; düşmanlığın panzehiri, dostluğun canıdır. Hünkarın mezarıda işte bir olayı müritlerinden birisi veya herhangi bir vatandaş; “Zamanında haram para kazanmış, bu para ile bir sığır satın almış. Zaman içerisinde harama bulaştığı için pişman olmuş, tevbe etmiş. Bu nedenle haramdan kazandığı para ile satın aldığı ineği de bir hayır kurumuna vererek bunun vebalinden kurtulmak istemiş. Ama düşünmemiş ki, haramdan hayır olmaz. Haramı hayra vermekle vebalden kurtulunmaz ama, yine de içine bir ferahlık gelir düşüncesi ile dergahlar o zamanın dergahın yanında aşevleridir.
(SÜRECEK)