“Evlilik cennet yaşamıdır, onu cehenneme çevirmeyiniz.” (F.Çıplak) İslam alimleri; evlilikte eşler, beden ve ruh gibidirler. İkilik kabul etmezler. Çünkü bir bedende iki ruh olmaz. Harp, darp, çok acı olayların getirdiği sosyal ve ekonomik zorunluluklar nedeni ile erkekler için ikinci nikah yetkisi verilmiştir. Bu asla bir emir değildir. Zaruretten doğan bir ruhsattır. Azimet emirdir. Ruhsat, geçici tedbirli müsaadedir.

Ben Saddam zamanında on sene süren İran-Irak savaşı sırasında beş kere Bağdat’tan Arabistan’a geçtim (Hac ve Umre için). Irak’ta kadınların bu hallerini gördüm. Erkekler harpte kırılmış, binlerce kadın dul kalmış. Çocuklar ıkucaklarında. Türk hacılarını taşıyan otobüslerden dileniyorlar. Ne yapacak bu kadınlar, ölsünler mi? Ölemezler. İşte böyle bir zorunluluk nedeniyle bu kadınları geçici bir kedbir olarak diğer erkekler Allah’ın rahmet ve mağrifetini ve şefkatinin bir gereği olarak nikahlarına alacaklardı. Yani ikinci evlilik ancak böyle olur. Şehvet ve azgınlık için yapılamaz. Bu ikinci evliliğin sosyal ekonomik ve başka nedenleri de vardır. Bu konuda insanlar insaflı düşünmeli. İslam birden çok evliliğe (1-2-3-4 gibi) evliliğe müsaade ediyor hususunu asla istismar konusu yapmamalıdırlar. Yoksa bu İslam’a iftira olur. İslam huzur dinidir. Zaruretler dışında ikinci evlilikler huzursuzluk nedenidir. İslam bunu onaylamaz ki, bunun da şartları vardır. Eşler arasında adalet şartı vardır ki bu adalet asla sağlanamayacak bir adalettir. Öyle ise İslam’da tek eşlilik esastır.

Ana-babaların, eşlerin çocuklarına karşı görevleri:

Her yeni doğan çocuk aileye sevinç, neşe ve mutlulukla birlikte aileye külfet ve sorumluluklar da getirir. Bu da yuvada ahlaki ve hukuki ekonomik yükümlülüktür. Bu yükümlülükler;

1-Ailedeki çocukların maddi ihtiyaçlarının giderilmesi, çocukların beslenme, barınma, giyim, kuşam gibi giderlerinin giderilmesi,

2-Birinci derecede önemil olan çocukların çocuklarının onlara yaşatılması. Onlara sevgi, şefkat, sevecenlik, merhamet gösterilmesi, terbiyelerinin kırmadan dökmeden bir eğlence ve uyum yöntemi ile verilmesi gerekir. Özellikle çocukları bağrımıza basıp onları okşayarak öpülmesi, hatalarının bağışlanması, eksikliklerinin onları kırmadan, küstürmeden giderilmesi hususlarıdır.

R.SAV. “Ya resulallah, sen çocuklar ıçok seviyorsun. Onları omuzlarında taşıyorsun” demesi ve R.SAV.i yadırgaması üzerine peygamberimiz SAV. o kişye “Allah senin kalbinden merhameti söküp atmışsa ben ne yapabilirim” buyurmuştur. (Buhari edep 18)

Bugün modern psikoloji bilginleri sevgi, şefkat ve sevecenliğin çocuklar üzerindeki etkisinin maddi ilginin üstünde olduğunu ilmen tespit etmişler. Çocukların hatta insanların maddi yönden ihtiyaçlarının giderilmesi kadar ruhi ihtiyaçlarının da giderilmesinin önemini ortaya koymuşlardır. Kur’an’ın Ebahara 2/233 ayeti, çocukların anne sütü ile beslenmesinin maddi ve ruhi etkinliğini ortaya koymakta, ana şefkatinin ana sütü ile birlikte çocuklarına geçtiğini de modern fizyoloji ve psikoloji bilginleri deneylerle ortaya koymaktadırlar.

3-Çocukların eşler, ana-baba üzerindeki öneminin üçüncü hakkı ise onların eğitimi ve öğretimidir. Yine yukarıda değinildiği gibi bu eğitim zamanının en etkin bilgi metodları ile müsbet ilimleri (fen ve teknoloji, sosyal bilimler vs gibi) kapsadığı gibi, din-iman İslam ve ahlak gibi manevi konuları da kapsamalıdır. R.SAV. “Hiçbir ana ve baba çocuklarına güzel ahlaktan edep ve terbiyeden daha değerli bir mira bırakamaz” buyururken, ulu önder Atatürk de, “Çocukalrınıza dünyevi bilgileri öğretirken dini-manevi ilimleri de veriniz. Çünkü dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır” demiştir ve çocuklara ahlaki bilgilerin verilmesinin onların hayat boyu mutlu olmalarının buna bağlı olduğunu ifade etmişlerdir.

(SÜRECEK)