Dün Turizmin Başkenti Antalya’dan döndüm.

Tam 1.5 ay sonra.

Ancak artık güneşler başladı,

Deniz yeterince ısındı,

Kum ya da çakıl üzerine yatılabilecek hale geldi.

Ama “Hadi bize eyvallah”,

Neden mi?

1. Öncelikle gençlere yer bırakmak,

2. Sonra da o sıcağa dayanamayacak hale gelmek.

Ya hastalanmak,

Ya da yaşlanmak bunu gerektirdiği kanısındayım.

Yolun yarısına gelince Ankara havası hissedilmeye başlandı.

Afyonkarahisar bunun ilk adımıydı.

Elbette sıcak,

Elbette terliyorsunuz,

Elbette yazın tüm etkileri var.

Ama Antalya hem başka,

Hem de hasta ve yaşlıların dikkatli olunması gereken yer.

Ardından bir gün sonra sokağa çıktım.

Antalya kartı yerine,

Ankara kartını kullanmaya başladım.

Kızılay’a gittim.

Hemen ardından da döndüm.

Az bir işim vardı,

Sonra bir dostumun kahvesini içip,

Hemen eve döndüm.

Kütüphanemi özlemişim,

Kitaplarımı özlemişim,

Ama en önemlisi Antalya’dan,

Yani Türkiye’nin en büyük Sahhaflarından,

Değerli dostum İltem Sahhaftan aldığım kitapları açtım.

Yavaş yavaş kaydederek yerlerine koymaya başladım.

Epey de çokmuş.

Var ol değerli kardeşim İlhami Dilek.

Onlar nedeniyle dünkü yazımı yazmadım.

Okuyucularımdan da özür dilerim.

Bu hafta belki yazılarımı aktarabilirim.

Ama ondan sonra devam.

Yeterki siz okuyun,

Yeterki siz yorumların,

Yeterki beni sorgulayın.

Ama yeni gelen,

Eski kitaplarımdan çok şey öğreneceksiniz.

Hem siz,

Hem de ben.

19.07.2022 – Ankara