Bu dünya hayatında canlılar toplum halinde yaşayan varlıklardır. Onun için çevresiyle devamlı iletişim halindedirler. Bu durum ise canlılar arısnda karşılıklı hakların doğmasına neden olur. Dolayısıyla kişilerin devamlı içinde bulundukları yer aileleri olduğundan, en çok hak, kul hakkı da buradan doğar. En büyük hak sahipleri de bizleri bu dünyaya getirilmesine sebep olan, bizleri doğuran, besleyen, eğiten, yetiştiren, evlendiren, toplum içine katan ve üzerimizde de en çok emekleri olan, sonsuz değere sahip olan anne ve babalarımızdır. Şu fani alemde üzerinizde en çok hakkı olan bir ulu Allah cc, ikincsi ise ebeveyn dediğimiz ana ve babalarımızdır.

Bakınız yüce Allah’ın ana-baba hakkları ile ilgili kesin emir ve buyruğu nedir?

Ey Muhammed SAV. Kullarıma de ki; sizleri yoktan var eden ulu Allah cc. Yalnız kendisine ibadet etmenizi, sonra ana ve babalarınıza iyilik yapmanızı kesin olarak emreder. Eğer, ana ve babalarınızdan birisi veya ikisi senin yanında ihtiyarlarsa, onlara şefkat ve merhametli davran. Sakın ha onlaar öf bile demeyin. Sakın onları zaarlamayın. Onlara karşı güleryüzlü, tatlı sözlo ulunuz, buyurur.

Bu emir yüce Allah’ın bütün insanlığa karşı olan ilahi fermanıdır. Bu ilahi emirle her evlat anne ve babasına kesin itaat edecek, iyilik edecek ve asla onlara eziyet etmediği gibi aman, öf bile demeyecektir. Evlatları ana ve babalarına sınırsız hizmet etmekle sorumludurlar.

Demek ki bizler için birinci derecede Allah’a iman ve ona ibadet, ameli salih, iki, ana ve babaya iyilik etmek farzı ayın, yani mutlak emirdir.

Peki, niçin bu böyledir?

Ulu Allah devamla anne babalarıızı esirgeerek alçakgönüllülükle üzerlerine şefkat kanatlarınızı gerin ve deyin ki, rabbim onlar beni küçüklüğümde bebekliğimde, çocukluğumda nasıl koruyup kollamış, yetiştirmişlerse, şimdi sen onlara rahmet et, diye dua edin, buyurur.

Demek ki anne ve babalarımızın meşru olan, yani haram olmayan her arzu ve istekleri bizim için bir emirdir. Gücümüz nisbetinde mutlak yerine getirmemiz gerekmektedir. Ve bunu büyük bir zevkle yapmamız icap etmektedir.

Anne ve babalarımıza isyan ateşten bir gömlektir. Anne ve babasına asi olan, onların beddualarını alan, hiçbir kişi iflah olmaz. Ahiretteki cezası hariç daha bu dünyada iken ettiğini bulur. Bu birçok tecrübe ile de sabittir.

R.SAV. bir gün minbere (hutbe okunan yere) çıktı. Konuşmaya başlamadan önce 3 defa peşpeşe amin, amin, amin dedi. Hutbeden inince sıradışı bu hareketin sebebi sorulduğunda şöyle buyurdular;

Hutbeye çıkarken bana Cebrail A.S. geldi ve bana şöyle dedi; “Ey Muhammed SAV. Her kim ki ana ve babasından birine veya ikisinin hayatta olduğund ayaşar da onların rızasını alıp kalbini kazanmadan ölürse, Allah o evladı cennetinden uzaklaştırsın, cehennemine yaklaştırsın, dedi. Ben de Amin dedim.

Kim Allah’ın af ve bağışlamasının müminlerin üzerine sağanak yağmur gibi yağdığı mağfiret ayı olan Ramazan ayına sıhhat ve afiyetle yetişir de onun kıymetini bilemeyip bağışlanmadan ölürse, Allah onu da cennetinden uzaklaştırsın, cehennemine yaklaştırsın, dedi. Ben de Amin dedim.

Ey Muhammed SAV. Herhangi bir ümmetinin yanında senin mübarek adın anılınca sana salavat getirmeyen, yani sana dua etmeyen ve bunu önemsemeyen kimseyi de Allah cennetinden uzak, cehennemine yakın kılsın dedi, ben de Amin dedim, buurdular. R.SAV.in  amin dediği bir duanın geri çevrilmesi mümkün değildir.

*

İslam kültüründe ayetlerle sabit bir olay vardır. Atasına itaatin ana-babaya saygının doruğunu anlatır. Hz. İbrahim A.S.in Allah’ın emri ile biricik oğlu Hz. İsmail’i kurban edişi, Hz. İsmail’in teslimiyeti, Hz. İbrahim’in iman ve inancının gereği Allah’a itaati ve yüce Allah’ın da onların şahsında bütün insanlığın canlarına bedel koç kurban gönderişi, ana-babaya itaatin en güzel örneğidir.

Bu konuda başka söze gerek var mıdır. Unutmamalıyız ki, cennet anaların ayakları altındadır.

Hz. Musa’nın cennetteki komşusu yaşlı anasına bakan kasaptır. Bu olay hadisi şerifle bize bildirilmiştir. (Eccennetü tahte lıkdümül ümmeti hal) bunun delilidir.

*

Ana-baba-akraba hakları ile ilgili bir konuyu dillendirmemiz gerekir, o da şudur: Her ana-baba atalık görevini hakkıyla ifa ediyor mu? Evlatlarını birbirinden ayıran, haksız adaletsiz, zalim ebeveynlere itaat var mıdır? Hele hele evladını sebep ne olursa olsun sokağa atanlar eşlerinden ayrılıp, eşlerini dul, çocuklarını sağ iken yetim ve öksüz koyan ana-babalar gerçek baba-ana mıdırlar? Bu durumda mağdur olan çocuklar bu ağır beddualara muhatap olurlar mı?

Burada bir ince nokta vardır. Konumu ne olursa olsun ana-babaya zulmetmek onlara kötülük etmek yoktur. Ancak ulu Allah mağdur olan bu çocuklarının hakları onların ebeveynlerin mutlak alacaktır ve evlatlarına yaptıkları haksızlıkların hesabını ve cezasını dünyada ve ahirette o ana ve babaya gösterecektir. Onun için hiçbir evlat atasına isyam edemez, haşa el kaldıramaz.

*

Ana baba hakları ile ilgili çok önemli bir husus daha var. Ortalıkta bir yanlış algı var. O da şudur; Anne ve babalarımıza olan görevlerimiz onlar ölünce sanki bitiyor gibi bir anlayış son derece yanlıştır. Anne ve babaları ölen evlatların sorumlulukları bitmez. Üstelik anne ve babadan bir beklenti olmadığı için daha da önem kazanır ve Allah katında daha da makbul olur. Neticede hepimiz öleceğiz. Bu dünyada baki olan ancak Hz. Allah’ır. Ölüler dirilere hayatta olduklarından daha çok muhtaçtırlar.

R.SAV. ölmüş mümin kardeşleriniz sizlerin hayır dualarına muhtaçtırlar. (Denize düşenin yılan asarıldığı gibi ölüler de tutunacak dal ararlar) Onlara; sizlerin hayır ve hasenatı, onların adına aptığınız iyilikler ölülere yarar sağlar. Ölülerin evlatlarının akraba, eş ve dostlarının ve müminlerin hayır duaları onlara ulaşır. Defterine sevap olarak yazılır, buyurmuşlardır.

Genel anlamda görülen şudur ki; ölenlerin çoğu öldüğü günün haftasında unutluuyor. Sanki onların başına gelmeyecekmiş gibi bir sıkıntıdan kurtulmanın havasına giriliyor. Senede bir veya iki kez kabirlerin ziyaret edilmesi yeterli değildir. İşin özünü yapmak lazımdır. Nedir o? Ölmüş ana-baba-akraba-eş-dost ve müminler için eğer varsa onların kul borçları, oruç, hac, zekat, fitre, kefaret, kurban vs gibi borçları ödenmelidir. Eğer bunlar yapılırsa ölüler bu borçlarından kurtulurlar ve evlatlarının ölülere yapacağı en büyük iyilik de bunlardır. Kur’an’dır, duadır, fatihadır.

R.SAV.e birisi geldi. “Ya resulallah SAV. Ey Allah’ın resulü. Annem-babam üzerlerine hac farz olduğu halde eda etmeden öldüler. Onların hac borçları duruyor. Ne yapmalıyım” deyince, R.SAV. de; “Babanızın başka birisine bir kul  borcu olsaydı bunu kim ödeyecekti. Sen değil mi?” “Evet ya R.SAV.” “Öyle ise Allah borcu kul borcundan daha önemlidir. Ana-babanın kul borçları dahil oruç, hac, kefaret,, kurban, fitre, fidye vs gibi borçlarını ödersen onları borçtan kurtarmış olursun. Ayrıca delalet ettiğin için sana da sevap yazılı” buyurdular. “Ve yine ana-babanın senin üzerinde olan haklarını da ödemiş olursun” buyurdular. “Ve yine, Anne ve baba, amca, dayı, kardeş, eş ve dostlarının öldükten sonra onların dünyada kalan dostlarına yapacağınız iyilikler aynen anne ve babalarınıza dünyalarında yaptığınız hizmetler gibi sevap alırsınız” buyurdular.

Netice itibariyle;

-Annemiz ve babalarımız gerek sağ ve gerekse ölmüş olsunlar, bizim üzerimizde sonsuz hakları olması nedeni ile onlara karşı sorumluluğumuz asla bitmez. Bunu hiç unutmadan onlara olan görevlerimizi eksiksiz olarak yapmak zorundayız.

-Ebeveynimizin bizlere karşı sağlıklarındaki olumsuz tavır ve haksızlıklarına sabretmemiz ve onların bu haksızlıklarının cezasını ulu Allah’ın vereceğine inanmamız, hatta onlar ıbağşılamamızını ulu Allah’ın da bizleri bu nedenle bağışlayacağını bilmemiz, asla isyan etmememizin bir emir olduğunu bilmemiz gereklidir.

-Birçok günahın cezaları ahirete ertelenirken anne ve babaya isyanın cezasının daha bu dünyada verildiğini bilmemiz ve birçok tecrübelerle bunun belgelendiğini unutmamamız ve onlara göre isyandan kaçınmamızın elzem, önemli olduğunu bilmeliyiz.

Ulu Allah cümlenizi anne babasına hakkıyla itaat ve hizmet eden Allah’ın ve ana-babalarımızın hoşnutluğunu kazanan mutlu ve bahtiyar kullarından eylesin. Ana ve babalarına isyan edip burnu yerde sürünen betbahtlardan eylemesin diyorum. Amin.