Göçler, insanlık tarihinde oluşumları ve gelişmeleri etkileyen ve hatta belirleyen çok önemli sosyoekonomik ve sosyokültürel olaylardır.
Küresel çetelerin Bölünmüş Ortadoğu Projesi (BOP) hamlesi olarak dayattığı “Arap Baharı” Suriye’de raydan çıkmıştır. Bu süreçte her türlü terörist küresel çeteler ve işbirlikçileri tarafından desteklenmiş, ama istenen sonuç alınamamıştır.
Bu süreçte El Kaide, El Nusra içinde palazlandırılan IŞİD denen terör örgütü baş tedarikçi olarak sahneye çıkartılmıştır. Irak’ın ve Suriye’nin bölünmesinde istenen sonuçları almak birinci hedeftir.
IŞİD eliyle Irak, Suriye ve Türkiye’nin demografik yapıları yeniden yapılandırılmaktadır.
Kuzey Irak’taki Türkmenler yurtlarından edilirken bölge Kürtlere bırakılmaktadır.
Türkiye’ye Suriye’den birinci dalga olarak 2,5 milyon göç olmuştur. İkinci dalga olarak da bir o kadar göç beklenmektedir. Türkiye tarihinde beş milyon göç almış bir ülke değildir.
Suriyeli göçerler, ülkenin hemen hemen her ilinde istedikleri gibi hareket etmektedirler. Lokantalara gidip yemek yiyen, dükkânlarda alışveriş yapan Suriyelilerin sıra hesap ödemeye gelince, “Tayyip ödesin!” diyerek çıkıp gittikleri basına yansımıştır.
Bunları yapmayan bir kısım Suriyeli kaçak işçi olarak 10 (on) lira yevmiye ile çalışmakta, çalıştırılmaktadır. Bir kısmı ise dilencilik yapmaktadır.
İşsizliğin giderek tırmandığı bir ekonomide kendilerini işinden eden Suriyeliler ile bizim insanlarımız arasında her an çatışmalar çıkabilir.
AKP iktidarı Suriyeli göçmenlere “Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra” diyerek bakmaktadır. Çağdaş anlayışta yönetici “yangın çıkmadan önlem alan” olarak tanımlanır. Bu yaşananlar adeta yangına benzin sıkmakla eşdeğerdir. Sürecin tanığı olarak bize düşen bağırarak gelen tehlikeyi duyurmaktır.
Her türlü terör örgütü ile açık, yarı açık ve gizli görüşmeler yapılan bir anlayışın egemen olduğu bir dönemdeyiz. Her türlü teröriste eğitim, sağlık, silah vb verildiği bir dönemdeyiz.
Suriye ve Irak’tan alınan göçlerle ülkenin demografik yapısı tarihte görülmedik bir şekilde değiştirilmektedir. Ancak IŞİD denen eli kanlı katiller çetesinin zulmüne uğrayan Türkmenlere Türkiye sınırları kapalıdır. Kendilerini savunmak için bırakınız silah desteğini insani yardım bile göstermeliktir.
KISSADAN HİSSE…
Ebedi dostlukların olmadığı bir dünyada ebedi güven olması da mümkün değildir. Tersinden okursak ebedi düşmanlık ve güvensizlik de uluslararası ilişkilerde geçer akçe değildir.
İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD ile ilişkili olduğu ileri sürülen DEPKA adlı internet sitesinde ABD ve Suriyeli subayların 10 Eylül’de Umman’ın Muskat kentinde bir araya gelerek, IŞİD’e karşı yapılacak saldırılar üzerinde koordinasyon toplantısı yaptıkları basına yansımıştır. (Yeniçağ, Savaş Süzal, 23 Eylül 2014)
Görüldüğü gibi ABD bir ara devirmeye çalıştığı Esad ile işbirliği yapmanın peşindedir. Bu durum ABD’nin stratejik hedeflerinden vazgeçtiği anlamına mı gelir? Asla… Değişen şartlar, taktik hamlelerin de değişmesini getiri. O değişimi yapamayanlar için yanılgı ve yenilgi kaçınılmazdır.
Bir diğer bakışla, Esad ABD ile IŞİD’e karşı mücadelede koordinasyon yaptığında Suriye kendi stratejisinden mi vazgeçmektedir? Asla…
Bütün bunlar ittifak stratejisinin olmazsa olmaz temel ilkesidir. Kıssadan hisse çıkarmak ise Cumhuriyetten yana olduğunu söyleyen herkese düşmektedir. Karşıdevrimci güçlerin ittifakına karşı Milli Birleşik Cephe inşası için temel strateji budur.