(Nefes darlığı” denen, kendime hiç ama hiç yakıştıramadığım öyle   aptal  bir hastalığın pençesine düştüm ki; doktor doktor, hastane hastane dolaşmaktan üstlendiğim pek çok sosyal görevi, katılmam gereken etkinlikleri, arkadaşlarımı, dostlarımı, gazetelerimdeki görevlerimi savsaklar, ıskalar oldum.

Geçtiğimiz Cuma, 24 Kasım Öğretmenler Günü idi.

Öğretmen dendiği an benim için akan sular durur. Çocuğum yaşında öğretmenlerin karşısında ceketimim tüm düğmelerini ilikler, esas duruşa geçerim.

Bu aptal rahatsızlığım nedeniyle 24 Kasım gibi çok ama çok önemli günü ıskalamak durumunda kaldım.

Tüm okurlarımdan özür diliyorum…)

*    *    *

O bir öğretmen.

İlkokul öğretmeni.

Adı Hasan Kartal.

Görev yeri, Diyarbakır’ın Sur İlçesinin Kumrucuk Köyü…

Farkı, kendisini, eğitime adayan bir öğretmen olması.

Hasan Öğretmen, eğitim verdiği okulda, dünyanın en iyi eğitim sistemi olarak olurlanan Finlandiya Eğitim Sistemi benzeri bir sistemi uyguluyor.

Derslerinde, sağlıklı beslenmeden tutun, görgü kurallarına; bilim ve teknolojiden tutun, bahçe ve doğa ile ilgili konulara değin her bir şeyi uygulamalı olarak, göstererek, yaşatarak anlatıyor öğrencilerine.

Hasan Öğretmen, sınırları zorlayan, hırslı, inançlı, başarılı bir eğitmen. "Mahrumiyet ve yoksulluk, çocukların kaderi olamaz" diyor.

Hasan Öğretmen, “Bir öğretmen isterse, görev yaptığı okulundan başlayarak, yaşadığı tüm çevreyi cennete çevirebilir. ‘Yaşanamaz’ denilen ortamları, ‘yaşanabilir’ kılar. Bütün bunların anahtarı ‘eğitimdir’.  Bilimsel ve doğru eğitim… Bilimsel ve doğru bir eğitimin açamayacağı kapı, yenemeyeceği güçlük yoktur…” diyor.

Hasan Öğretmeni başarılı ve farklı kılan özelliği de bu tümcede gizli işte …

11 çocuklu bir ailenin çocuğu olan ve 55 kişilik sınıflarda eğitim gören Hasan Kartal; çocukluğunu, aşçı babasının yanında çalışarak geçirmiş.

Batman’da ücretli öğretmenlik yaptıktan sonra atandığı Diyarbakır'da, "Mahrumiyet ve yoksulluk, çocukların kaderi olamaz" diyerek; ödev ve zorlamanın olmadığı, her bir öğrenciyle birebir ilişki kurularak eğitimin verildiği Finlandiya Eğitim Sistemi benzeri bir sistemi uygulamaya başlamış.

31 öğrencili köy okulunun birleştirilmiş sınıfında, adeta kolej eğitimi veren Hasan Öğretmen, öğrencilerine renkli bir sınıf ortamı yaratmış.

Çocuklar, okul bahçesinde sebze meyve yetiştiriyor.

Konserveler, reçeller yapıp, turşu kuruyorlar.

Soba üzerinde yemekler pişiriliyor.

Kümeslerinden getirdikleri yumurtalarla kahvaltılarını okulda yapıyorlar.

Hasan öğretmenin eğitim verdiği sınıfta dersler, diğer okullardan farklı olarak kitaplardan değil, uygulamalar ile öğreniliyor. 

İşlenen konular içinde, sağlıklı beslenme, topluluk içinde görgü ve temizlik kuralları, sofra adabı, bilim, sanat, fen, teknoloji, mühendislik, kültür, sinema, spor, akıl-zekâ oyunları, bahçe ve doğa, kodlama, yaratıcı drama yer alıyor.

*    *    *

Hasan Öğretmenle ilgili benzeri bir yazıyı yanılmıyorsam iki yıl önce de yazmıştım.

Yine yanılmıyorsam, o tarihten bir iki hafta sonra Alanya Lions Kulübü Başkanı Avukat Erdal Eminoğlu aradı; “Seninle görüşmek isteyen bir öğretmenimiz var…” deyip, telefonu o kişiye verdi.

Yarattığı değişimle; büyükşehirlerin olanaklarından yararlanarak yetişen yaşıtlarına göre kıt olanaklarla eğitim alma durumunda olan köy çocuklarının kaderini değiştiren Hasan Öğretmen karşımdaydı.

Çok şaşırmıştım.

Bir süre ne söyleyeceğimi bilemedim.

O konuştu, ben dinledim.

Kendisi ile ilgili yazdığım yazı için teşekkür etti.

Bana uzun uzun ülkemizde ısrarla uygulanan Öğretim Sisteminin yanlışlıklarını anlattı.

Seksen küsur yıldır uygulanan sistemin de EĞİTİM değil ÖĞRETİM olduğunu özellikle vurguladı.

“Biz insanlarımızı eğitmedik ve eğitemiyoruz… O nedenle bu durumdayız…” dedi.

Üzerimdeki şaşkınlığı hâlâ atamamıştım.

Karşılık veremeden kapattık telefonları…

*    *    *

Görüyor ve izliyoruz ki, eğitimin kalitesi her geçen yıl düşüyor.

Bu haberi, “Hasan Öğretmen gibi öğretmenlere gereksinimimiz var” demek için taşıdım köşeme.

Kaldı ki Hasan Öğretmen gibi öğretmenlerle de iş bitmiyor

Aklını, dinle, hurafelerle bozmamış, Hasan Öğretmen gibi bilimi her şeyin üzerinde tutan, “eğitimin, mutlak ve mutlak bilimsel olması gerektiğine inanan”  Milli Eğitim Bakanlarına, Milli Eğitim Müdürlerine, Okul Müdürlerine de gereksinimiz var.

Başka söze gerek var mı?