Anahtar Partisi Çorum İl Başkanı Nurullah Müstet, “İmralı'ya gitmek, şehitlerimizin aziz hatırasına ve terörden zarar görmüş milyonların vicdanına karşı atılmış bir adımdır.” dedi.
Müstet, yazılı açıklamasında şu değerlendirmeleri yaptı:

“Bu toprakların taşı toprağı, al bayrağın rengi, her karışına şehit kanı dökülmüş bu kutsal vatan; siyasi pazarlıkların, çıkar uğruna dönen söylemlerin deneme tahtası değildir!

Yıllarca bu milletin evlatlarını, kundaktaki bebeklerden masum sivillere, polislere, askerlere, öğretmenlere kadar hedef alan, adını anmaktan dahi hicap duyulan bir katile, bir İmralı canisine ‘kurucu önder’ diyebilmek, bu milletin vicdanına saplanmış en keskin hançerdir.

ŞEHİTLERİN HATIRASINA VEFA BORCU

Kim için şehit oldu o kahramanlar? Kimin için gazi oldu o yiğitler? Cevap, tereddütsüz: Vatan ve Bayrak için! Onların kanıyla sulanmış bu cennet vatanda, dünün ‘terörist başı’, ‘bebek katili’ söylemleri, bugün bir lütufmuş gibi ağızlara sakız edilen ‘kurucu önder’ sıfatına nasıl dönüştü? Bu dönüşüm, sadece bir söylem değişikliği değil; aynı zamanda şehitlerin aziz hatırasına ve gazilerin onuruna yapılmış en büyük ihanettir.

Bu ülkenin tek bir Kurucu Önderi vardır; o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onunla omuz omuza mücadele eden silah arkadaşlarıdır. Onlar bu vatanı, birliğimizi, bağımsızlığımızı bize emanet ettiler. O emanete sahip çıkmak yerine, kan döken bir yapının liderini onurlandırmak, bu kutsal emanete hıyanettir. Milletin size verdiği oy, evlatlarımızın katillerinden hesap sorun diye verilmiştir; onlarla mecliste komisyonlar kurun, pazarlıklar yapın diye değil!

TERÖRLE MÜCADELE PAZARLIKLA OLMAZ

Terörle mücadele gibi hayati bir ulusal meselede, siyasetin sınırları net ve keskin olmalıdır. Bebek katili İmralı canisi, 16 Şubat 1999'da yakalandığında, kameralar önünde ‘Türk milletine hizmet etmeye hazırım’ demişti. Elinizde imkan da vardı; hükümet ortağıydınız, asılmaması için imza da verdiniz; meclis kayıtlarında var. 2007'de Erzurum'da ‘al sana ip’ diye attığınız ipi bu millet unutmadı. ‘Gerekirse alırım yanıma üç arkadaşımı İmralı'ya giderim’ yönündeki çıkışınız, kamuoyunda alkışlanmış olsa bile, bu, devletin temel prensiplerini ve hukuki otoritesini zedeleyen, kabul edilemez bir stratejik hatadır.

Terörle mücadele, pazarlıkla değil, sadece tavizsiz mücadeleyle yürütülür. İmralı'ya gitmek, şehitlerimizin aziz hatırasına ve terörden zarar görmüş milyonların vicdanına karşı atılmış bir adımdır. Devletin gücü, hukuku uygulamaktaki kesinliğinden gelir. Bu tür bir çıkış, hukuki kararlılığı sarsar, siyasetin odağını terörün bitirilmesinden saptırır ve en önemlisi, terör örgütüne masada yer açma beklentisi yaratarak mücadeleyi zora sokar. Terörle müzakere masasına oturulmaz; siyasetin tek görevi, terörün kökünü kazımak için tam destek vermektir.

KARDEŞLİĞİMİZ BÖLÜNMEZ

‘Kürt sorunu’ yaratılmaya çalışılan bir kargaşa perdesi altında, bin yıllık kardeşliğimiz zedeleniyor. Bizim Kürt kardeşlerimiz ile teröristler arasındaki ayrım keskindir: Bizim kıblemiz birdir, Allah'ımız birdir, örf ve adetlerimiz ortaktır. Teröristi Kürt kardeşimize değdirmeye kalkanlar, en büyük bölücülüğü yapanlardır. Vatan hainlerini öven, onore eden her kim olursa olsun, vatana ihanetle yargılanmalıdır. Bu milletin sabrı, ne siyasetçilerin deneme tahtasıdır ne de kişisel ajandaların aracıdır.

Şimdi, bu densizliğe ve aymazlığa kalkışanlara düşen tek bir şey vardır: 41 bin canın hesabını verebilecekleri tek adres, o canları verenlerin aileleridir. Gidin, kolunu, bacağını, gözünü bu vatan uğruna kaybetmiş gazilerin, şehit ailelerinin karşısına geçin ve deyin ki: ‘Biz, çocuğunuzu şehit eden iti affedeceğiz.’ Eğer yüreğiniz yetiyorsa, bu cevabı sandıkta bekleyen millete değil, o acılı anne ve babalara verin.

Bu millet sizi sandıkta bekliyor. Hainle kahramanın yer değiştirdiği bu siyasi tiyatroya son vermek için sabırsızlıkla bekliyor. Tarih, bu vicdansızlığa sessiz kalanları da, bu ihanete ortak olanları da asla affetmeyecektir.”

Muhabir: Haber Merkezi