Güncel

“Üretmeliyiz, sofralarımızda yerli malı tüketmeliyiz”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Tutum, Yatırım ve Türk Malları haftası ile ilgili yaptığı görüntülü basın açıklamasında “Yerli ürün tüketiminde bilincin artırılması, tutumlu olmanın ve ülkemizde yetiştirilen ürünlerin tüm halka tanıtılması amacıyla 1946 yılından bu yana kutlanan ‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları’ haftası son yıllarda değeri ölçüsünde kutlanmıyor” dedi.

Abone Ol

 “Yerli malı haftası bize ithal ürünler yerine eşsiz coğrafyamızda yetişen kendi ürettiğimiz ürünlerimizi tanımamızı ve tasarrufun önemini hatırlatıyor” diyen Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti:
“Yerli malının önemi tüm dünyada giderek artan gıda milliyetçiliğiyle kendisini gösteriyor. Geçmiş yıllarda üretmenin, ülkemizde üretileni tüketmenin, ürettiğini tüm dünyaya tanıtmanın önemi yerli malı haftasında daha fazla vurgulanıyordu. 
Bugün ise dünyada ülkeler gıda milliyetçiliğine vurgu yapar hale geldi. 
Gıda ve tarım ürünlerinin stratejik önemi tüm dünyada artarken, gıdaya erişim gün geçtikçe zorlaşıyor. Birleşmiş Milletler, 2022 yılında dünya üzerinde yaklaşık 783 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği açıkladı. 
Küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarında yüzde 29’a varan oranda artış yaşanmasının muhtemel olduğu ve bu durumda dünya üzerindeki milyonlarca kişinin daha açlık riskiyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Dünyada açlıkla mücadele devam ettiği halde ne yazık ki açlık çeken ve yetersiz beslenen insan sayısı azalmıyor. 
Açlığı yok edemediğimiz gerçeğinin yanı sıra bir tarafta da gıda kayıpları ve gıda israfıyla karşı karşıyayız. 
Dünya çapında tüketicilere sunulan gıdanın yaklaşık yüzde 17’sine tekabül eden 1 milyar ton gıda çöpe atılıyor.  Dünyada son dönemde yaşanan salgın, iklim değişikliği, savaşlar ve yarattığı ekonomik krizler gıda üretimiyle fiyatlar üzerinde olumsuz etki yarattı. 
Bu süreçte kendini gösteren gıda milliyetçiliği, ülkelerin ihracat yasakları getirerek gıda stoklamalarına neden oldu. İklim değişikliğinin getirdiği belirsizlikler, ülkeler arası bitmek bilmeyen savaşlar önümüzdeki süreçte gıda üretimi ve tarım sektörünün önemini daha fazla koruyacağını gösteriyor.”
“DÜNYADA 19 TARIM ÜRÜNÜNÜN ÜRETİMİNDE İLK DÖRTTEYİZ”
“Ülkemiz dünyada, sebze, meyve başta olmak üzere hem çok sayıda tarım ürününde ilk sıralarda yer alıyor, hem de ürün çeşitliliğiyle öne çıkıyor. 
Türkiye, fındık, kiraz, incir, kayısı ve ayva üretiminde dünyada birinci, elma, Antep fıstığı, karpuz, kavun, salatalık, keçiboynuzu üretiminde dünyada ikinci, mandalina, çilek, armut, vişne üretiminde dünyada üçüncü sıradadır. Daha birçok üründe dünya üretiminde ilk 10’dadır. Fındık, kuru kayısı, kuru incir ve nohut ihracatında dünyada lider konumdayız. 
Taze kayısı, mandalina ve ayva ihracatında dünya ikincisi, limon, mercimek ve kiraz ihracatında üçüncüsüyüz. 
Ülkemizin 2023 yılı itibarıyla bal, et ürünleri, süt ürünleri, meyve, sebze, mantar, peynir, tütün, tereyağı dahil katı ve sıvı yağlar kategorilerinde toplam 452 coğrafi işaretli tarım ürünü vardır. Bu ürünlerden 15 tarım ürünü AB coğrafi işaret tescili aldı. 
AB’den coğrafi tescil almış son iki ürün ise Ayaş domatesi ve Ezine peyniridir. Üreticinin ürettiği ürüne değer katmak, dünyaya tanıtımını yapmak, ülke markası yaratmak adına coğrafi tescilli ürün sayısının artması önemlidir.”
“2023 İLK 10 AYDA 20,4 MİLYAR DOLAR TARIM VE GIDA İTHALATI GERÇEKLEŞTİ”
“Tarımsal ürün üretimi ve çeşitliliği bakımından avantajlı bir ülke olan Türkiye’nin tarım ve gıda ürünleri ithalatı, ihracatından fazla artıyor. 2020 yılının ilk 10 ayında 12,1 milyar dolar tarım ve gıda ürünü ithalatı yapılırken 2023 yılının aynı döneminde ithalat 20,4 milyar dolara yükseldi. Son üç yıllık dönemde tarım ürünleri ihracatı yüzde 50 oranında artarken ithalat yüzde 68,2 oranında arttı.
Üretim açığımız olan ürünlerde destek ve teşvikler artırılarak yerli üretim artırılmalı, yerli malı kullanılmalıdır. 
Okullarda çocuklara yerli ürünlerin tüketiminin önemi öğretilmeli, tutumlu ve tasarruflu olma bilinci aşılanmalıdır. 
İthal ürünlere olan ilgilinin yerli ürünlerimize duyulması için bilgilendirme ve tanıtım çalışmaları yapılmalı ve yerli malların görünürlüğü artırılmalıdır. 
Ülke olarak milli bir bilinçle hareket etmeliyiz. Bu bilinçle vatandaşlarımız ne kadar çok yerli ürün kullanırsa, taleple birlikte üretimimiz artar ve ithal ürünlere olan ihtiyaç azalır. 
Çiftçilerimiz gece gündüz demeden çalışıyor ve üretiyorlar. Bu ürünler kendi milli servetimiz, yerli ürünlerimizdir. Halkımız bu ürünleri gönül rahatlığıyla alıp tüketmeli ve yerli ürünlerimize sahip çıkmalıdır.”