4 Temmuz 2024 Perşembe günü, İHA mahreçli bir haberi “Bazı sitelerin takipçileri sahte, izlenirlikleri gerçek dışı…Sosyal medya balonlarına dikkat!” başlığıyla manşetten verdik. Kayseri’den Bilişim Uzmanı Hakan Topuzoğlu, sahte takipçili sosyal medya hesaplarının, kendilerini çok büyük bir mecra gibi gösterdiklerine dikkat çekerek, bu gibi sahtecilerin, site kurulumunda bilgi verme zorunluluğu olmadığı için mantar gibi çoğaldıklarını ifade ediyordu.
Öteden beri “bot hesaplar” denilen sahte izleyicileri, hem ilgililerin, hem de sosyal medya kullanıcılarının dikkatlerine sunmaya çalışıyorum. Sözcük olarak “robot”tan gelen bot hesaplar, tekrarlayan, otomatik çalışan ve önceden tanımlanmış görevleri yerine getiren bir yazılım programı olarak niteleniyor. Yani bir robota komut veriyorsunuz, sizin sitenizi veya sosyal medya hesabınızı binlerce, onbinlerce, hatta yüzbinlerce kişi takip etmiş gibi bir sonuç alıyorsunuz.
Bu, açık bir sahtekârlıktır. Sosyal medya kullanıcılarını aldatmaktır. İzlenirlik kriterine dayalı reklam tercihleri veya kamu destekleri söz konusu olduğunda ise, açık bir hak gaspıdır. Daha ötesini inanç açısından söyleyeyim mi? Haramdır.
Meslek yaşamım boyunca, bir “Çorum’un haklarını savunma” adına, bir de yerel medyada “adalet” için çırpınıp durdum. Söylediğim çok açık ve net: Devletin resmi ilan desteğini de, toplumun ilan-reklam katkısını da hak eden alsın!
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Sayın Cavit Erkılınç da benim gibi düşünüyor. Haklının hakkını teslim etmek için elinden gelen çabayı harcıyor. Ama, ülkemizde bir de “dejenere olmuş” siyaset kurumu gerçeği var. “Benim adamım” anlayışıyla kötülere sahip çıkan yozlaşmış siyaset erbabı var.
Bu anlamda toplum da “günahsız” değil. Toplumda doğruya, dürüste, sorumluluk bilinci taşıyana hak ettiği değeri verenlerin oranı o kadar düşük ki…Yalana, uydurmaya, abartıya bile bile prim verenlerin sayısı o kadar fazla ki…Ta ki, şantaj gazeteciliği, asparagas, sansasyon haberciliği kendisine dokunana kadar! O zaman ise “Nerde bu devlet!..”
Dedikoduyu seven milletiz. Birinin hakkında dedikodu patlatılınca, doğru mudur, gerçek olabilir mi diye en küçük bir muhakeme bile yapmadan, keyif almaya bakıyoruz. Elbette gözü açıklar da, bu zaafımızı kullanıyorlar, merak uyandıran başlıklarla, kocaman soru işaretleriyle hedeflerine ulaşıyorlar. İnternet haber sitelerinde de, sosyal medya hesaplarında da gerçek dışı olduğu ortaya çıkan bilgiler için, hesap sorma zahmetine kaçımız katlanıyoruz?
Bu vurdumduymazlık, toplumsal değerlerimizi hızla çürütüyor, bunu bilelim. Sosyal medya, bilgi kirliliğinden geçilmeyen, ciddi bilgi, fikir ve yorumların hemen hiç alıcısının olmadığı bir tımarhaneye dönüyor. Ondan sonra oturup, “toplum çok bozuldu” diye dertleşiyoruz. En olmadık TV programlarıyla saatlerini harcayıp, sorulduğunda da “belgesel izledim” diye bilgelik taslayan yüzsüzlere benziyoruz.
Aklımızı başımıza devşirelim; her türlü değerimizle birlikte bu güzel vatan da ayaklarımızın altından kayıyor.