Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir televizyon programında ülke ekonomisi ve uluslararası ekonomik gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu. TÜİK’in açıkladığı enflsyon verilerine ilişkin de konuşan Şimşek, 2025 yılının dezenflasyon yılı olacağına dikkati çekti. 
Küresel piyasalardaki son duruma ilişkin konuşan Şimşek, “Küresel piyasalardaki çalkantı geçici bir panik atağa benziyor. Bunun merkez üssü Japonya'dır ama yansımaları global oldu. Tetikleyen faktör ABD'nin yumuşak riski başaramaması riski ve resesyona girme riski; bilindiği gibi şirket değerlemeleri, piyasa değerlemeleri oldukça şişkin. Eğer ekonomide yavaşlama olur şirket karlılıkları bunu destekleyici nitelikte olmazsa tabii ki bir düzeltme beklenebilir” açıklamasında bulundu. 
Şimşek, uluslararası piyasalardaki dengesizliklerin sonucunda ABD'de güçlü büyümenin nispeten devam edeceğini söyleyerek, “Şu anda bir düzeltme hareketi vardır. Türkiye'ye yansımalarına bakacak olursak; küresel büyümede yavaşlama olacaksa bu bir taraftan risk iştahını olumsuz etkiliyor bize de olumsuz etki olur. Ama beraberinde petrol ve emtia fiyatlarında düşüş getiriyor. Buradaki düşüş bizi cari açık ve enflasyon kanalıyla olumlu etkiler. Geçtiğimiz hafta Cuma gününe ve düne yani pazartesiye bakarsanız; piyasalar Fed'in çok daha hızlı ve fazla faiz indireceğini öngörmeye başladı. Küresel finansal koşullarında bu gelişmeler ışığında gevşemesi yine Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin lehinedir. Fon akışını etkileyebilir” ifadelerine yer verdi. 
Şimşek, küresel piyasalardaki sert dalgalanmanın Türkiye’ye etkisinin, yabancı pozisyonunun az olması nedeniyle az olacağını aktararak, “Bu tür çalkantılar Türkiye’yi nasıl etkiler herkesin aklında bulunan bir soru. Bizim bir hikayemiz var. Bu bir dezenflasyon ve yapısal dönüşüm hikayesi. Dolayısıyla hikayesi olan ülkeler genelde bu tür olumsuz koşullarda bile nispeten az etkilenebilirler. Dolayısıyla yabancı pozisyonunun çok fazla olmaması, hikayemizin olması, petrol fiyatlarındaki düşüşün bize olumlu yansıyacak olması, küresel-finansal koşulların gevşemesinin bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin lehine olması gibi faktörler bu türden çalkantıların Türkiye’ye yansımasını sınırlar” diye konuştu. 
Enflasyon oranları ve enflasyonla mücadelede gelinen noktayı değerlendiren Şimşek, “Uygulamakta olduğumuz reforma ve istikrar programı var. Özellikle makro finansal istikrar, fiyat istikrarı önemli. Reform hususi ise; yapısal dönüşümdür. Yeşil dönüşümden sanayi dönüşüme kadar çok kapsamlı bir dönüşümden bahsediyoruz. Ülkenin rekabet gücünü arttıracak bir dönüşümdür. Programın en büyük önceliği milletimiz hayat pahalılığı belasından kurtarmak. Çünkü bir enflasyonu çok kötü bir vergi olarak görüyoruz; bizim yaklaşımımız budur. Özellikle sabit gelirliler açısından gelir dağılımını bozan çok önemli bir makroekonomik problemdir. Enflasyon bizim karşı karşıya olduğumuz en önemli problemdir. Bizim programımızın özü de dezenflasyon yani enflasyonu kalıcı şekilde tek haneye düşürmek” şeklinde konuştu. 
Uygulamakta oldukları reform ve istikrar programının 3 yıllık bir program olduğunu ve bunun için 1 yıllık geçiş dönemi öngördüklerini aktaran Şimşek, “Dezenflasyona ortam hazırlamak için politika setini inşa etmemiz gerekiyordu, ekosistemi yeniden kurgulamamız gerekiyordu. Biz geçiş dönemini mayıs ayında bitirdik. Haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon düşmeye başladı. Temmuz ayında oldukça güçlü bir düşüş yaşandı. Bu ağustos ayında da devam edecek. Düşüş hızı aynı olmamakla birlikte düşüş ayı önümüzdeki aylarda da devam edecek. Şu andaki gelişmeler bizim program öngörülerimizle paralel gidiyor. Hatırlanacağı üzere mayıs ayından yıllık enflasyon yüzde 75'in üzerinde zirveyi buldu. Temmuz ayında yaklaşık olarak yüzde 62 civarına indi” açıklamasında bulundu. 
Şimşek, gelecek 12 ay için piyasa beklentisinin yüzde 30, 24 ay içinse yüzde 19 civarı olduğunu belirterek, “Biz tabii ki bu beklentilere değer veriyoruz ama performansımız ve hedeflerimiz arasındaki fark azaldıkça inanıyoruz ki beklentilerin de yakınsama ihtimali yüksektir. Enflasyonu düşürmekte kararlıyız. Milletimizin sıkıntılarını gidereceğiz. 2025 yılında ilk rahatlamayı göreceğiz. İlk yılımız zorlu bir yıldı çünkü dezenflasyona geçiş yılıydı. Şimdi 2025 dezenflasyon yılı olacak. Milletimiz bunun sonuçlarını görecek ve çektiğimiz sıkıntılara değecek” sözlerini sarf etti. 
Şimşek, çok güçlü bir program ortaya koyduklarını ve bunda siyasi desteğinin çok önemli olduğuna dikkati çekerek, “Çok güçlü bir program ortaya koyduk ve bunu Cumhurbaşkanı recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle gerçekleştiriyoruz. Siyasi destek çok önemli. Teknik anlamda dünyanın en iyi programını ortaya koyabilirsiniz ama esas belirleyici olan siyasi iradedir. 90’lı yıllardaki başarı ve başarısızlığı belirleyen de oydu. 2000’li yılların başında yine güçlü bir program güçlü bir şekilde kararlı bir şekilde yayınlandı. Biz bunu başaracağız, enflasyon düşecek ama biraz zamana ihtiyacımız var” dedi. 
Ortadoğu’daki siyasi gelişmelerin Türkiye’deki siyasi gelişmelere etkisine ilişkin sorulan soruları da yanıtlayan Şİmşek, “Bugüne kadar ki jeopolitik gerginlik endeksine bakıldığında baya yukarılara çıktığını görüyoruz. Fakat piyasa fiyatlamalarına baktığınız zaman piyasa bu gerginliğin, savaşların ve çatışmaların yayılmayacağı varsayımıyla hareket ediyor. Orta Doğu'daki gerginlikleri önemsiyoruz. Gerginlik olmasaydı muhtemelen bizim cari açığımız belki milli gelire oran olarak yüzde 2 yerine yüzde 1,5'un altında olacaktı. Örnek olarak söylüyorum. Biz bunları önemsiyoruz ve yakından takip ediyoruz. Risk iştahındaki gelişmeler bizi de etkiliyor” ifadelerine yer verdi. 
Enerjideki fiyat artışlarını Merkez Bankası'nın hedef patikasının ortak noktası olan yüzde 38'e göre artırdıklarını da sözlerine ekleyen Şimşek, “Hatta doğal gazda hanehalkına yansıması yüzde 24 civarı. Enerjideki fiyat artışları yıllık bazda zaten enflasyon patikasıyla uyumlu yaptık. Burada bir sürpriz yok. Özetle yıl sonu enflasyon hedeflerini tutturmaya ilişkin bir endişemiz yok. Öngörülerimiz doğrultusunda gidiyor. Hedefleri tutturacağız ve bu konuda kararlıyız” şeklinde konuştu. 
Şimşek, Türkiye’nin uluslararası derecelendirme kuruluşlarında görünümünün gün geçtikçe iyileştiğine değinerek, “Moody's Türkiye'yi ilk kez 2 kademe artırmıştı, bu normal değil çok istisnadır. 2024 yılı içerisinde dünyanın önde gelen 3 ayrı kredi derecelendirme kuruluşu kredi notu artışına mazhar olan tek ülke dünyada Türkiye'dir. Sadece kredi notumuz artmadı, görünüm de olumlu. Yani bu politikaları kararlılıkla uygularsanız notunuzu tekrar artıracağız demek” açıklamasında bulundu. 
Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülkeler listesine girme sürecinde olduğunu, bu çerçevede çalışmalar yürütüldüğünü dile getiren Şimşek, “Programımız güçlü, önümüzde 4 yılımız var. Bütçe disiplini zaten bizim artık DNA'mızda var. Deprem, EYT nedeniyle geçici bütçe dengesizlikleri yaşıyoruz. Bunu görmemiz lazım. Ama bunları düzeltmek için bir çaba içerisindeyiz. Dolayısıyla bütçe disiplini çok önemli. Bizim zaten borcun milli gelire oranı akranlarımıza göre yani bize benzer ülkelere göre çok düşük. Dolayısıyla sadece borç perspektifi ile bakarsanız biz zaten yatırım yapılabilir kredi notunu hak ediyoruz. Ama sadece borca bakılmıyor. Bizde enflasyon çok yüksek. O nedenle enflasyonu tek haneye düşürmemiz lazım. Bizde cari açık da çok yüksek. Cari açığı da kalıcı sürdürebilir seviyelere çekmemiz lazım” diye konuştu. 
Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yaptıkları yatırımların seviyesine de değinen Şimşek, şu ifadelere yer verdi: “Ülkemizin mutlaka kendisinden daha teknolojik gelişmiş ülkelerden yatırım çekmesi lazım. Doğrudan yatırımlar gayrimenkul alımıyla sınırlıydı. Şimdi bu programı uygulamaya başladıktan sonra ilgi artmaya başladı. Genelde biraz zaman alıyor. Türkiye bu programı uygulayarak önemli cazibe merkezi haline gelecek. Türkiye büyük bir ekonomi. Türkiye yaklaşık 86 milyon nüfusa sahip. Kişi başı milli geliri 13 bin doların üzerinde. Türkiye belki 15 bin doları zorlar bu yıl. Şu anda bana nüfusu 86 milyon ve üzeri olan kişi başı milli geliri 13-15 bin dolar arası olan kaç ülke sayabilirsiniz? Bir elin sayısı kadar.” 
Şimşek, Orta Vadeli Program’a  (OVP) ilişkin yaptığı değerlendirmede ise, OVP’nin 3 yıllık bir program olduğunu ve her sene yenilendiğini dile getirerek, “Her sene özel sektör için rehber, kamu için bağlayıcı yol haritası açıklamamız lazım. Enflasyonla ilgili tereddütümüz yok. Emekli, memur, asgari ücretliyi enflasyon sıkıntısından kurtarmak en büyük önceliğimiz. Bu sene için MB'nin belirlediği üst bant yüzde 42. Biz yaklaşacağımıza yakalayacağımıza inanıyoruz” ifadelerine yer verdi. 
  Cari açığı bu sene için yüzde 3,1 olarak beklediklerini fakat muhtemelen açık yüzde 2 civarı hatta belki altında olacağını aktaran Şimşek, bunun öngördüklerinden çok daha iyi bir cari açık olduğunu kaydetti. Şimşek, rezerv birikimlerinin ise bizim hayal ettiklerinin ötesinde olduğunu hatırlatarak, ‘rezervlerde swap hariç artıya acaba birkaç yılda geçebilir miyiz’ diye düşündüklerini fakat ilk yılda bunu muazzam bir şekilde başardıklarını dile getirdi. 
Şimşek, yüksek kazançlardaki denetimlerin devam edeceğine de dikkati çekerek, “Maliye denetimleri yoğunlaşarak, artarak her sektörde devam edecek. Her sektörde. Bizim kayıt dışılıkla mücadele dışında hiçbir seçeneğimiz yok. Vergilerde biz birçok alanda sınırdayız. Artık vergide oranlarındaki artıştan çok kayıt dışılıkla mücadelede dozu artıracağız” açıklamasında bulundu. Şimşek, “Çok kazanandan ve kayıt dışı olandan biz vergi almak için ne gerekiyorsa yapacağız. Çok kazanlar kesinlikle maliye kapınızı çalacak” dedi.
 

Editör: İHA AJANS