“Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?”
İlle de bir seçeneği işaretlemek zorunda mıyız? Her ikisi de doğru işte…
Hayat bazen böyle ikilemleri çıkarır karşımıza.
Bu sorulardan biri de: “Başarılı insan mı mutlu olur, yoksa mutlu insan mı başarılı olur?”…
Büyük Atatürk’ün yol gösterici öğüdü, en tartışmasız doğru elbette: “İşini en iyi yapan, vatanını en çok sevendir.”
İşte bu, “işini en iyi yapma” konusunda bir yol ayrımı, bizim yönelttiğimiz soru da.
İşini iyi yapan, yani başarılı olan insan, elbette mutlu olur da, mutlu değilken başarılı olmak ne kadar mümkün olabilir?
*
Toplum olarak başta ekonomik sıkıntılar içindeyiz. Büyük çoğunluk, geçim sıkıntısı çekmeye başladı. Zaten kıt kanaat geçinenler neredeyse açlık sınırına yuvarlandılar.
Yine, demokrasi, hukuk, adalet, özgürlük, insan hakları gibi değerleri sindirmiş büyük kitleler de, ekmek, hava, su gibi ihtiyaç olan bu değerlerin eksikliği nedeniyle huzursuzlar.
Dolayısıyla, sokakta yüzü gülen insana rastlamak çok zorlaştı.
Bu, maalesef toplumsal bir mutsuzluk tablosu…
*
Çalışma dünyasında; devlet kendi çalışanlarını mutlu edecek ücretleri ödemiyor, özel sektörde, uç noktalardaki üst yöneticiler dışında durum daha da felaket…İşsizlerden hiç bahsetmiyoruz, çalışanların ezici bir çoğunluğu “mutsuz”…
Mutsuz insandan, işini en iyi yapmasını, başarılı olmasını ne kadar bekleyebiliriz?
Mutlu olsa başarılı olacak belki…
Başarılı olsa mutlaka mutlu olacak!
*
Kamu kesiminde de özel sektörde de, gerek çalışma koşulları, gerekse ücretler yönünden çalışanı mutlu etmeli ki, başarı gelsin, mal veya hizmet üretimi artsın.
Denilebilir ki, yaratıcı fikirleri olan toplumda sivrilip çıkıyor, mutlu bir yaşam çıtasını da kendi yeteneğiyle yakalıyor.
İyi ama, herkesin “süper” olmasını bekleyemezsiniz ki…
Vasat veya vasatın altındaki insanların mutlu olmaya hiç mi hakları yok?
“Başarsınlar, mutlu olsunlar!”
Belki de “mutlu olsalar, başaracaklar!”
Öyle değil mi?